ŞOK - İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında yeni Anayasa tartışmalarına ilişkin sert çıkış yaparak, "Yeni anayasa lazımmış. Eskisine uymadıkları için yenisi lazım diyorlar. İçeriğinin yüzde seksenini değiştirdikleri anayasa yetmiyor. Sebep? Erdoğan'a ömür boyu başkanlık lazım. Başkanlık için destek lazım. Bir tarafta Bahçeli, bir tarafta İmralı canisi lazım. Bunun için de diyor ki sarayın şer ittifakı, bize yeni bir kimlik lazım. Biz Türk milletinin yeni bir kimliğe değil, yeni bir iktidara ihtiyacı var" dedi.
Konuşmasına Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek için başsağlığı dileyerek başlayan Dervişoğlu, "Allah'tan rahmet, ailesine, yakınlarına, Manisa halkına ve Sayın Özgür Özel'in şahsında Tüm Cumhuriyet Halk Partisi camiasına bir kere daha başsağlığı diliyorum" dedi.
'BÜYÜKLER KÜÇÜKLERİ MAHPUSHANEDE ZİYARET EDİYOR'
Dervişoğlu'nun konuşmasından başlıklar şöyle:
"Adaletsizlikle yaşamaya mahkum edilen, hakları bizzat iktidar eliyle gasp edilmiş milletimiz vardır. Sarayın Silivri zindanlarında, sadece muhalif diye tutulan, yüzlerce vatandaşımız vardır. Eskiden bayramlarda küçükler büyükleri ziyaret ederdi. Bugün Erdoğan'ın saray rejiminde, büyükler küçükleri mapushanelerde ziyaret ediyor. Bu vesileyle, hukuksuz biçimde tutulan, Saray bürokrasisinin, şantaj siyasetinin mağduru olan, tüm vatandaşlarımıza bir kere daha selamlarımı yolluyorum.
Tüm Türkiye için yürüttüğümüz hürriyet mücadelesini asla bırakmayacağımız sözünü bu kürsünden tekrarlıyorum. Bu istibdat yıkılacak, hem de öyle bir yıkılacak ki, ona kulluk edenler dahi şükredecekler. Ondan halen medet umanlar dahi kurtulduk diyecekler. Her tarafıyla çürümüş, her tarafından irin akan bu başıbozuklar düzenini, bu eşkıya ahlakını hep birlikte vatanımızdan söküp atacağız!
'HAZİNEDEN AÇTIĞI GEDİKLERE YAMA YAPMAK İÇİN CEZA YAĞDIRIYOR'
İktidarın bu Kurban Bayramında, esnafa ve işverene müjdesi, destek, kredi yahut borç ertelemesi değil, şahıs ve şirket hesaplarına koyulan blokeler olmuştur. Yüzlerce esnaf ve serbest çalışan vatandaşımız, bayrama parasız pulsuz girmiştir. Sarayın telef ettiği milyarlarca doları telafi etmek için, üç kuruş hasılat yapmak için, zaten can çekişen ekonomi, kayıtdışına yönlendirilmektedir.
Bu iktidar kayıtsızdır, bu iktidarın Türkiye diye bir derdi yoktur, ama Türkiye ile, Türk milleti ile gideremediği bir derdi vardır. İktidarın bayram müjdesi sadece bu değildir, hasbelkader memleketine veyahut tatile giden vatandaşlarımıza ise iktidar tarafından reva görülen ikramiye, denetim mi, tuzak mı olduğu çok şüpheli olan trafik cezaları olmuştur.
Vatandaşın parasıyla yaptığı yolu, ona misli bedellerle kullandıran iktidar aklı, hazinede açtığı gediklere yama yapmak için milletimize ceza yağdırmaktadır. Maliye hasılat elde etmek için ceza kesmektedir. Devlet, vatandaşına tuzak kuran duruma düşürülmüştür. Vatandaş, kurallara saygı duymaya değil, fahiş cezalarla korkuya alıştırılmaktadır. Böyle düzen olur mu? Böyle ceza olur mu? Sınırlardan mayınları temizleyen devlet, yolundan geçen vatandaşına, hız tabelasıyla mayın gibi tuzak koyar mı? Bu serzenişe karşı, Avrupa'daki trafik cezaları örnek gösterilecekse, ben de Avrupa'daki refahı, gelir seviyesini ve demokrasi standartlarını örnek gösteriyorum. Sen vatandaşına her konuda bunları verdin de, cezalarda Avrupa standardı mı kaldı? Karşı olduğumuz trafik kontrolleri ve yerinde kesilmiş cezalar değildir. Kazaları önlemek amacıyla yapılan uygulamalar yerine, bütçe açığını finanse etmek için vatandaşa kurulan tuzaklardır.
'İKTİDAR SUÇU TEŞVİK EDİYOR'
Bu memleketin öz evlatları, kendi vatanında kaçak olarak, sığınmacı olarak çalışıyor. Çocuğuna ekmek götürebilmek için, kendi sağlık güvencesinden vazgeçiyor. Ama bu bir istisna değildir, bu bir anlayıştır. Köhne, çürümüş, çamur gibi bir anlayıştır. Tek adam Türkiye'sinde, eğer insana karşı suç işliyorsanız, bunun neredeyse bir cezası yoktur. Birine mi saldırdın, beraat. Bir kadını mı taciz ettin, şartlı tahliye, birini mi yaraladın, alt sınırdan denetimli serbestlik. Nitekim sözde infaz, özde af ile bugün izlediğimiz de budur. İktidar, kendine karşı her itiraza, düşman hukuku uygularken, vatanına, vatandaşına ve Türk devletine karşı suçlarda, 'İşime yarayan nedir?' ilkesine yaslanmaktadır. Apo'yla kucaklaşabilmeleri bundandır. Domuz bağcıları Meclise taşımaları bundandır. Cumhuriyet düşmanlarına kahraman muamelesi yapabilmeleri bundandır. Emniyet teşkilatımızın canı pahasına yakalayıp kanun önüne çıkardığı, suçu meslek haline getirmiş hırsızlar, dolandırıcılar, çeteler, ya topuzu çoktan kaçmış adalet terazisince salıverilmektedir, ya da suçu teşvik eden bu düzen sayesinde affedilmektedir. Evet, Türkiye'de bu iktidar, suçu teşvik etmektedir. Yatırımcıyı, girişimciyi, genci, kadını değil; suçluyu, suça teşvik etmektedir. Girişimcisini, üreticisini değil, teröristi korumaktadır ve onunla işbirliği etmektedir. Çünkü Türkiye, 'Devleti için insanı önceleyen bir akılla ve ahlakla değil, iktidarı için devleti önceleyen bir akıl ile yönetilmektedir!' Yolu karakola, yolu okula, hastaneye, mahkemeye, belediyeye düşenin, yolu maliyeye, tapu dairesine, bakanlığa düşenin, makam sahibi yakınına telefon açtırmayacağı bir demokrasi yoktur Türkiye'de. Buna ihtiyaç duyulmayan bir Cumhuriyet nizamı da yoktur. Bunlar, Anayasa'da yazılanlar sebebiyle değil, Anayasa'ya uymayanlar eliyle ortadan kalkmıştır. Yolsuzlukla kalkmıştır, iltimas ve kayırmayla kalkmıştır. Askeri darbeyle kalkmıştır, sivil darbeyle kalkmıştır. En asli, en temel, en namus borcu görevlerini yerine getirmeyen bu iktidarca, bile isteye ortadan kaldırılmıştır."
'GÜVENLİK DEĞİL, GÜVEN SORUNU VAR'
Bugün Türkiye'de bir güvenlik sorunundan önce, bir 'güven' sorunu vardır. Bireysel, toplumsal ve kurumsal bir güven krizi vardır. Hasta doktora, veli öğretmene güvenmemektedir. İşçiye, ustaya, memura, esnafa güvenilmemektedir. Aldığımız ekmeğin gramına, yediğimiz sebzenin ilacına güvenmiyoruz. Sokakta yürüdüğümüz kaldırıma güvenmiyoruz. İçtiğimiz suyun temizliğine güvenmiyoruz. Kaldığımız otele, çalıştığımız madene güvenmiyoruz. Sosyal güvenlik sisteminin, sağlık sisteminin bizi koruyacağına güvenmiyoruz. İşimize, maaşımıza güvenmiyor, güvenemiyoruz. Medyaya, siyaset kurumuna güvenmiyoruz. Çünkü birbirimize güvenmiyoruz. Ortada bir kayıp halka var. Kocaman büyük bir kayıp halka var.
Bu güven mekanizmasını sağlayacak, suçu değil, düzeni teşvik edecek bir devletten yoksunuz. 23 yıllık bu köhne zihinler ittifakı bizi bu devletten yoksun bıraktı. 23 yılın en büyük hasarı budur. Yeni Türkiye dedikleri budur. Türksüz Türkiye, düzensiz devlet! Türkiye'de artık devlete güvenmiyoruz. Onun kanunlarına, mahkemelerine, denetim mekanizmalarına güvenmiyoruz. İşte bu yüzden ciddi bir güvensizlik krizi yaşıyoruz. Bu emniyet kuvvetlerinin meselesi değildir. Devlet aklının ortadan kaldırılmasının bir sonucudur. Bu ortak akıl ve ortak ahlakla çözülecek meseledir. Türk milletini bütün olarak görebilecek bir yönetimle, Cumhuriyet idaresini bilen ve onu esas alan bir iktidarla çözülecek meseledir.
İşte İYİ Parti'nin yönetim anlayışı budur. Biz, millete olan düşmanlığını, güvenlik hamasetiyle kılıflayanlardan değiliz. İnsan devletine güvenecek, devlet de insanına güvenecek diyenleriz. Biz Türk vatandaşlığını, bu dünya toprağında en üst mertebe bilenleriz. Biz Türk'ün ve onun Cumhuriyetinin güvencesiyiz!
İSRAİL'E ÇELİK GÖTÜREN GEMİ İDDİASI
"Aziz milletim! 14 aydır bu kürsüden haykırıyorum. Ve milletim için ne kadar gerekiyorsa, o kadar tekrarlamaya hazırım. 14 aydır düğmesine bastıkları ihanet planını anlatıyorum. Her değeri şahsi hesaplarına alet ederler, buna şaşırmıyoruz, itiraz ediyoruz diyorum. Bunlar için, bayrak, vatan, din, Kur'an; iktidarda kalmak için masaya koyamayacakları bir kutsal yoktur diyorum. Susmayacağız, itiraz edeceğiz diyorum. Dilinden yüce İslam'ı düşürmeyen bu zevat için, Gazze'de akan kanın, yapılacak bir ticaret karşısında pul kadar değeri yoktur. İşte bugün bile, hem de Filistin'e yardım götüren teknelerin engellendiği bir süreçte, Mersin limanından kalkan Vela isimli bir gemi, İsrail'e silah yapımında kullanmak üzere çelik götürüyor.
Bu nasıl bir ihanet, nasıl bir samimiyetsizliktir? Buna verebileceğiniz bir cevap var mı ey Erdoğan sana soruyorum. Diğer taraftan, üzerine haciz koyduklarını zannettikleri Türk milliyetçiliğinin üzerinde tepinenler, siz, tarihin üzerinize yüklediği gerçek sorumluluğun farkında mısınız?
'ESKİSİNE UYMADIKLARI İÇİN YENİ ANAYASA İSTİYORLAR'
Yeni anayasa, yeni milli kimlik, yeni seçim kanunu lazımmış öyle mi? Kiminle? PKK ile… Kiminle? Suriye'de ebeliğine soyundukları yeni-terör devleti ile. Büyük devlet olacakmışız? Devleti o kadar küçülttünüz ki, onu da kendinize benzettiniz. Zengin olacakmışız? Milleti öyle bir soydunuz ki, sizden gayrı kimsenin zenginliğine kaynak kalmadı. Yeni anayasa lazımmış. Eskisine uymadıkları için, yenisi lazım diyorlar. İçeriğinin yüzde seksenini değiştirdikleri anayasa yetmiyor. Sebep? Erdoğan'a ömür boyu başkanlık lazım. Başkanlık için destek lazım. Bir tarafta Bahçeli, bir tarafta İmralı canisi lazım. Bunun için de diyor ki sarayın şer ittifakı, bize yeni bir kimlik lazım. Biz Türk milletinin yeni bir kimliğe değil, yeni bir iktidara ihtiyacı var. Bazılarınınsa şahsiyete ihtiyacı var. Karaktere ihtiyacı var, onura, şerefe, haysiyete ihtiyacı var. Ne oldu size böyle? Tekeden süt mü sağdınız? Balda tuz mu buldunuz? Suda ateş mi yaktınız? Fikirleriniz mi değişti, yoksa aldığınız emirler mi? Bu sorunun cevabını Türk milletine vermek zorundasınız.
'ERDOĞAN'A SORUYORUM...'
Bize hep Anayasa'nın ilk üç maddesini tartıştırıyorlar. Şimdi ben size başka bir madde okuyacağım. Bu, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek bir madde değil, kimsenin üzerinde konuştuğu bir madde de değil. Beştepe-Balgat-İmralı koalisyonu ile onun yancılarının dert ettiği bir madde hiç değil. Anayasamızın Devletin Temel Amaç ve Görevleri başlıklı 5. maddesi.
İYİ Parti genel başkanı olarak bu maddeyi, Türk devletini, Türk milleti adına yönetme yetkisi almış iktidara soruyorum. Erdoğan'a soruyorum, bakanlarına, kurullarına, danışmanlarına soruyorum:
Devlet, temel amaç ve görevlerini niçin yerine getirememektedir? Devlet bu temel görevlerini yerine getirememekteyse, kısaca vatandaşına karşı acz içerisindeyse, bu aczin sebebi nedir?
Hangi vatandaşımız, huzurlu ve mutludur? Hangi insanımız, hangi gencimiz, çocuğumuz, kadınımız maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gereken şartlara sahiptir? 23 yıldır iktidardasınız. Sosyal devlet ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayan hangi engelleri kaldırdınız? Bugüne nasıl geldiğimizi anlatabilmek için bu maddeyi zikrettim çünkü devletin ne hale, nasıl geldiğini anlayamazsak, yeni Anayasa'ya gerekçe oluşturan meseleyi de anlayamayız demektir. Vatandaşına karşı, hiçbir temel görevini yerine getirmeyen bir iktidara karşı, Anayasa'yı, anayasanın amentüsü olan hak ve hürriyetlerimizi savunuyorum. Bunlar iktidar ve mensuplarına tanınmış ayrıcalıklar değil, Türk milletinin, Türk devletinden alacağı olan, lütuf diye dağıtılamayacak, anayasal haklarıdır."