İnsanların büyük bölümü düşünürken, karar alırken ve plan yaparken zihninde bir iç ses duyduğunu kabul eder. Günlük hayatta bu sesle tartışılır, hesap yapılır, hatırlanır ve değerlendirilir. Ancak son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar, bu deneyimin herkes için geçerli olmadığını açıkça ortaya koydu. Araştırmacılar, bazı bireylerin zihninde hiçbir iç konuşma olmadığını ve düşünme süreçlerinin kelimeler olmadan işlediğini tespit etti. Bu durum bilim dünyasında anendofazi olarak adlandırılıyor.
İÇ SES HERKESTE VAR SANILIYORDU
İç konuşma fikri ilk kez 1930’lu yıllarda psikolog Lev Vygotsky tarafından ortaya atıldı. Vygotsky’ye göre çocuklar, dış dünyaya dönük konuşmalarını zamanla içe çevirir ve bu süreç “iç konuşma” ile sonuçlanırdı. Uzun yıllar boyunca bilim dünyasında hakim olan görüş şuydu; düşünme, iç konuşmayla gerçekleşir, iç ses, insana özgü evrensel bir mekanizmadır.
Ancak ilerleyen yıllarda bazı bireylerin bu deneyimi hiç yaşamadığı fark edildi ve bu kabul sorgulanmaya başlandı.

2000’Lİ YILLARDA KABUL SORGULANDI
2000’li yılların ortalarından itibaren yapılan psikoloji ve bilişsel bilim çalışmaları, insanların iç konuşmayı kullanma sıklığının birbirinden büyük ölçüde farklılaştığını ortaya koydu.
- Bazı bireylerin iç sesi çok yoğun kullandığı
- Bazılarının çok nadir kullandığı
- Bazılarının ise hiç deneyimlemediği
2015 ve 2016 yıllarında yayımlanan araştırmalar, bu farkın istisnai değil, oldukça yaygın olabileceğini gösterdi. Ancak bu duruma henüz resmi bir isim verilmemişti. Asıl kırılma noktası 2023 yılında yaşandı.

ADI KONDU: ANENDOFAZİ
University of Copenhagen ve University of Wisconsin–Madison’dan araştırmacıların yürüttüğü kapsamlı çalışmada, iç sesi olmayan bireyler bilimsel olarak incelendi ve bu duruma “Anendofazi (anendophasia)” adı verildi.
Araştırmalara göre: Toplumun yaklaşık %5 ila %10’luk bir kesiminde belirgin bir iç konuşma bulunmuyor. Bu da her 10 kişiden birinin zihninde sürekli bir iç ses olmayabileceği anlamına geliyor. Bu durum herhangi bir zihinsel rahatsızlık olarak görülmüyor.
Bilim dünyası, insan zihninin düşündüğümüzden çok daha farklı çalışabildiği gerçeğiyle yüzleşti.

İÇ SESİ OLMAYANLAR NASIL DÜŞÜNÜYOR?
Araştırmalara katılan bireylerin anlatımlarına göre, iç sesi olmayan kişiler düşünme süreçlerini şu şekilde deneyimliyor:
- Görsel imgelerle
- Soyut kavramlarla
- Sezgisel hislerle
- Tamamen sessiz ama net bir bilinç halinde
Bazı katılımcılar, karar alma sürecini “konuşarak değil, hissettiğim şeyi bilerek” şeklinde tanımlıyor. Uzmanlara göre bu durum bir eksiklik değil, beynin alternatif bir çalışma düzeni.
TEST SONUÇLARI NE GÖSTERDİ?
Yapılan deney ve testlerde şu sonuçlar elde edildi: İç sesi olmayan bireyler kelime ezberleme ve kafiye bulma testlerinde daha düşük performans gösterdi. Çünkü kelimeleri zihinsel olarak tekrar etme mekanizması bulunmuyor. Ancak problem çözme, görsel hafıza ve sezgisel analiz testlerinde herhangi bir zayıflık tespit edilmedi. Bu sonuçlar, iç sesin olmamasının zeka seviyesiyle doğrudan bağlantılı olmadığını gösterdi. Uzmanlara göre bu durum bir eksiklik değil, farklı bir düşünme biçimi.

BU KEŞİF NEDEN ÖNEMLİ?
Bu bulgu, birçok alanda yeni tartışmalar ve yaklaşımlar doğuruyor: Eğitim sistemlerinde kişiye özel öğrenme modelleri. Terapi ve danışmanlık yöntemlerinin yeniden ele alınması. İnsan zihninin çeşitliliğinin daha iyi anlaşılması “Tek bir düşünme biçimi” olmadığı gerçeği, bu çalışmayla birlikte daha net biçimde ortaya çıktı.





