Galatasaray'ın başarılı isimlerinden Mario Lemina, sarı-kırmızılı takımdaki kariyerine dair So Foot'a özel açıklamalarda bulundu.
Mario Lemina'nın açıklamaları şöyle:
-Galatasaray ve ben, yarım kalmış bir hikâyeydik. Frankfurt’ta taraftarlarımızı hayal kırıklığına uğrattık ama Liverpool karşısında onlara büyük bir sevinç yaşattık. Futbol artık bir satranç oyunu haline geldi, her şey taktikle belirleniyor. Artık “küçük takım” diye bir şey kalmadı. Disiplin ve hırsla büyük işler yapabileceğimizi gösterdik. Onlara önde bastık, hatta ikinci golü de bulabilirdik. Bu, kariyerimde oynadığım en iyi takımlardan biri. Potansiyelimiz çok büyük. Burada ya olur ya olmaz. Ben de bu felsefeye çok uygun biriyim, çünkü benim için gri alan yoktur.
-Galatasaray'a dönüyor oluşum, kesinlikle para meselesi değildi. Burada yaşadığım duyguları yeniden yaşamak istedim. Galatasaray’la aramızda yarım kalmış bir hikâye vardı.
-Bundan birkaç yıl önce biri bana “Galatasaray’a imza atacaksın” deseydi, “asla” derdim. Avrupa’daki birçok inatçı futbolcu gibi düşünürdüm. Ama bu kulüp bana her şeyi verdi. Türkiye’de futbolun o folklorik, coşkulu yönünü burada tanıdım. Bana sorumluluk verdiler, adeta yeniden doğdum.
-İstanbul’daki ilk dönemimden sonra artık aynı insan değilim. Burada ya başarılı olursun ya da batarsın. Bu felsefe tam benlik, çünkü ben yarım ölçüyle yaşamam.
FATİH TERİM AÇIKLAMASI
-Bu ülkede futbolu aşan şeyler vardır, mesela ilk dönemimde Fatih Terim’in kulüpteki rolü gibi.
-Ona “İmparator” diyorlar, bu bile yeter aslında. Onda, bana sonsuz güven veren büyük bir adam gördüm.
Bir gün antrenmanda yanıma gelip bana taktikle ilgili neyi değiştirmek istediğimi sordu. Çok şaşırdım, çünkü hayatımda ilk kez bir teknik direktör bana böyle bir sorumluluk veriyordu.
-Jean Michaël Seri’yle birlikte oynarsak topu daha iyi dolaştırabileceğimizi söyledim. Sonra tüm takımı toplayıp “toplar Lemina’dan çıkacak” dedi. O andan itibaren artık sessiz kalamazdım; lider olmam gerekiyordu.
-Mesela medyada “Barış Alper Yılmaz’ı dışladılar” diye haberler çıktı ama öyle bir şey yok. Başka kulüplerde bu krize dönüşebilirdi ama bizde herkes kardeş. Barış da bizim kardeşimiz. Osimhen’le birlikte forvet olmalarına rağmen deli gibi savunma yapıyorlar. Herkes birbirini yukarı çekiyor, ego yok, yedek olsan da sorun değil.
-Leroy Sané, İlkay Gündoğan, Mauro Icardi, Victor Osimhen… Hepsi Şampiyonlar Ligi’nde inanılmaz anlar yaşamış oyuncular. Biz de onlardan faydalanmalıyız. Zamanla kimya oturacak, çünkü burası büyük bir aile. Kimse arkandan bıçaklamaz.
Wolves’ta kaptanlık bandını bıraktım, yeni bir sayfa açmak istedim. Hayatımda ilk kez ben bir kulübü aradım: Galatasaray’ı. Yirmi dakika sonra arayıp “geri gel” dediler.
"GALATASARAY, REAL MADRİD GİBİ."
-Taraftarlar... Havaalanındaki karşılama törenleri inanılmazdı, özellikle bu dönüşümde. Onlar sayesinde hemen yeniden enerji buldum. Beni hiç unutmamışlardı. Onlar için her şeyini vermek istiyorsun.
-Sözleşme imzaladıktan hemen sonra sosyal medyada 200 bin takipçi kazandım, delilikti! İlk maçım Fenerbahçe’ye karşıydı, yani nereye geldiğimi hemen anladım. Bu kulüp Türkiye’nin Real Madrid’i gibi: büyük, beklentisi yüksek, baskısı yoğun. Her maçı kazanmalı, Şampiyonlar Ligi’nde büyük işler yapmalısın. Ama aynı zamanda kulüp, futbolcunun kendini iyi hissetmesi için mükemmel şekilde organize.
-İlerleyen dönemde teknik direktör olmayı ciddi ciddi düşünüyorum.