ŞOK- İktidar 'yeni anayasa' ısrarına devam ediyor. Mehmet Uçum, yazısında “sivil anayasa” kavramının kökenine ve Türkiye bağlamındaki anlamına dair ayrıntılı değerlendirmelerde bulundu. Uçum, anayasa tartışmalarında “sivil” ifadesine yönelik yapılan itirazlara karşı çıkarak, kavramların zaman içinde toplumsal ve siyasal gelişmelere bağlı olarak yeni anlamlar kazandığını vurguladı.
"Yeni anayasanın sivil nitelemesi son derece isabetlidir ve Türkiye gerçeğine uygundur" diyen Uçum, sivil anayasa kavramının ‘askeri olmayan’, ‘seçkinci kurumsal iradeler yerine halkın iradesini esas alan’ bir belgeyi ifade ettiğini belirtti.
'HALKIN İRADESİ ESAS ALINMALI'
Uçum’a göre Türkiye’de "sivil anayasa" nitelemesinin öne çıkmasının temel nedeni, geçmişte yapılan 1961 ve 1982 anayasalarının askeri müdahalelerle şekillenmiş olması. Yeni anayasa ise bu anlayıştan farklı olarak halkın ve onun meşru temsilcilerinin iradesiyle hazırlanmalı.
"Buradaki sivillik, devletin dışında olmak değildir. Anayasanın halk tarafından yapılmasıdır. Bürokratik ve seçkinci iradelerin karşıtı anlamda sivil iradedir" diyen Uçum, bu iradenin en yüksek temsil organı olarak TBMM’yi işaret etti.
'YENİ ANAYASA OLAĞAN MECLİS TARAFINDAN HAZIRLANMALI'
Yazısında “hukuki bir metin olan anayasanın elbette kamusal ve resmi belge olduğunu” belirten Uçum, sivil nitelemesinin teknik değil, meşruiyet ve temsil anlamında kullanıldığını vurguladı. Yeni anayasanın, seçkinci yapılar ya da darbe süreçlerinin değil, halkın ve Meclis'in ürünü olması gerektiğini dile getirdi.
Mehmet Uçum, yeni anayasa hedefinin temel amacını “Sivil yeni anayasa, Meclisin yapması ve halkın onaylaması gereken anayasadır. Özcesi sivil anayasa, halkın yapması gereken anayasadır. Yeni anayasa hedefinin anlamı da ‘Halkın Anayasası’na kavuşmaktır.” diyerek özetledi.
Uçum'un yazısının tamamı şöyle:
"SİVİL ANAYASA HALKIN YAPTIĞI ANAYASA DEMEKTİR!
Yeni anayasa hedefi ifade edilirken “sivil anayasa” nitelemesinin tartışıldığı görülüyor. Anayasaların sivil olamayacağı gerekçesiyle sivil anayasa ifadesine itiraz ediliyor. İtiraz sebepleri olarak; kamu ve sivil ayrımı, siyasal toplum (devlet) ve sivil toplum ayrımı gösteriliyor. Ek olarak; sivil ve asker ayrımı, sivil olan ve resmi olan ayrımı da ileri sürülebilir.
Ancak tüm bunlara rağmen yeni anayasanın sivil nitelemesi son derece isabetlidir ve Türkiye gerçeğine uygundur.
Öncelikle belirtelim ki kavramların kabul edilmiş içerikleri her zaman toplumsal, siyasal ve hukuksal olguları açıklamakta yeterli olmaz.
Gelişen toplumsal ve siyasal süreçler yeni kavramlar üreteceği gibi mevcut kavramlara da yeni içerikler ve yeni anlamlar kazandırır. Kavramların içeriği zaman içinde değişir, gelişir ve zenginleşir.
Sivilin köken anlamı askeri olmayan demektir. Askeri olan karşısında sivil olan vardır. Sivilin köken anlamı bu olmakla birlikte; kamusal alan ve sivil alan, resmi olan ve sivil olan, siyasal toplum ve sivil toplum gibi karşıtlıklar da kullanıma girmiştir. Dolayısıyla kavramların olgulara bağlı değişen ve gelişen içeriğini hep dikkate almak gerekir. Aksi halde bir kavram şablonculuğu hata kavram fetişizmi ortaya çıkar. Toplumsal ve siyasal pratikler kavram şablonculuğuna sığmaz. Kavramların dogmatik bir şekilde değil dinamik bir yaklaşımla ele alınması gerekir.
Bu açıdan yaklaşılınca Türkiyede sivil anayasa nitelemesinin öne çıkmasının nedenlerine bakmak gerekir. Bunun temel sebebi 1961 Anayasasının, 1971’de yapılan kapsamlı Anayasa değişiklerinin ve 1982 Anayasasının askeri darbeler ve askeri muhtıra ürünü olması yani anayasaların yapılmasında askeri iradenin belirleyici olmasıdır.
Bu nedenle askeri iradenin değil sivil iradenin, yani halkın ve siyasi temsilcilerinin yapacağı anayasa anlamında sivil anayasa nitelemesi öne çıktı. Zaman içinde sadece askeri olan karşıtı değil, demokratik meşruiyeti olmayan seçkinci kurumsal iradeler yerine halkın iradesinin belirleyici olması anlamında sivil anayasa nitelemesi gelişti.
Yeni anayasanın sivil niteliği resminin ya da kamunun karşıtının sivil olması anlamında değildir. Anayasa hukuki bir belge, bir kanun, zaten bu yönüyle sivil belge olması da mümkün değil. Elbette hukuki bir metindir, kamusal ve resmi bir belgedir.
Sivillik nitelemesi kurumsal yapıların ve seçkinlerin taleplerine ve iradelerine değil halkın talep ve iradesine göre hazırlanan ve halkın meşru temsilcileri tarafından halkın onayına sunulmak üzere yapılan bir anayasa olmasıyla ilgilidir.
Buradaki sivillik devletin dışında olmak değildir. Devletin esaslarını, işleyiş ilkelerini, hak ve özgürlükleri kapsayan anayasanın halk tarafından yapılması demektir.
Buradaki sivillik resmiliğin karşıtı değil, bürokratik ve seçkinci iradelerin karşıtı anlamda sivil iradedir. Sivil iradenin temsilcisi siyaset ve siyasetin en yüksek temsil organı Meclistir.
Sivil yeni anayasa, yeni anayasayı olağan Meclisin yapması ve halkın onaylaması demektir.
Sonuç olarak sivil yeni anayasa ifadesi anayasanın belge niteliğine ve devlete ilişkin işlevine yönelik değildir. Sivil nitelemesi yeni anayasanın yapılmasında halkın ve meşru temsilcilerinin belirleyici irade olması demektir.
Özcesi sivil anayasa halkın yapması gereken anayasadır.
Yeni anayasa hedefinin anlamı da ‘Halkın Anayasası’na kavuşmaktır."
Öte yandan, 2018’de yürürlüğe giren cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine ilişkin anayasa hükümleri, bir kişinin en fazla iki kez cumhurbaşkanı seçilebiliyor. Erdoğan’ın yeniden adaylığı için anayasanın 101. maddesindeki “iki dönem kuralı”nın kaldırılması gerekiyor.