ŞOK- 2009 yılında jandarma eri olarak askerlik görevini yaparken hayatını kaybeden Recep Onur Altunbaş’ın ölümünün “intihar” olduğu yönündeki resmi açıklamaya inanmayan anne Fikriye Güvenç, olayın arkasında baskı ve ayrımcılığın bulunduğunu öne sürerek adli ve idari yollara başvurdu.

Evrensel'in haberine göre, Güvenç, oğlunun ölümünden önce maruz kaldığı muameleleri defalarca kendisine anlattığını belirtti. İddialara göre, Altunbaş askerliği boyunca bir uzman çavuş tarafından Alevi olması nedeniyle sürekli hakarete ve fiziksel şiddete maruz kaldı. Güvenç, oğlunun psikolojik olarak yıprandığını, intihar ettiği iddia edilen saatten kısa süre önce oğluyla telefonda görüştüğünü ve intihar ihtimaline inanmadığını belirtti.

MAHKEME ÖNCE KABUL ETTİ SONRA RET

Ankara 18. İdare Mahkemesi, askerlikte maruz kalınan onur kırıcı muamelelerin intihar üzerinde etkili olduğuna kanaat getirerek Fikriye Güvenç’in SGK’ya yaptığı vazife malullüğü başvurusunu kabul etti. Ancak bu karar, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesi tarafından bozuldu. Üst mahkeme, ölümün askerlikle doğrudan bağlantılı olmadığı ve kişisel nedenlere dayandığı gerekçesiyle davayı reddetti.

67 YAŞINDAKİ ANNEYE BORÇ YÜKÜ

Mahkeme kararıyla Güvenç’in aylık alma hakkı iptal edildi. SGK, daha önce ödenen maaşların faiziyle birlikte geri ödenmesini talep etti. Anne Güvenç, yaklaşık 18 bin TL vekalet ücreti ve 1.308 TL yargılama gideriyle birlikte borçlandırıldı.

'BENİ BİR EKMEĞE MUHTAÇ ETTİLER'

Oğlunun mezarı başında konuşan 67 yaşındaki Fikriye Güvenç, yaşadığı acıyı şu sözlerle dile getirdi:

“1988’de kucağıma aldığım çocuğumu büyütmek için yıllarca terzilik yaptım, tuvalet temizledim. 3 çocuğumu babasız büyüttüm. Asker kınasını yaptım, oğlumu gönderdim. Orada Alevi olduğu için tokatlandı, küfür edildi. Bana sürekli anlatıyordu. Şimdi hem evladımı kaybettim hem de bana bağlanan maaşı faiziyle geri istiyorlar. Beni bir ekmeğe muhtaç ettiler. Oğlumun şehitliğini istiyorum.”

NE OLMUŞTU?

Recep Onur Altunbaş, 30 Ocak 2009 tarihinde askerlik görevini yürütürken yaşamını yitirmiş, olay resmi kayıtlara "intihar" olarak geçmişti. Ailesi ise ölümün arkasında sistematik baskı ve ayrımcılığın olduğunu savunarak hukuk mücadelesi başlatmıştı.

Kaynak: HABER MERKEZİ