ŞOK-TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, kamu toplu iş sözleşmeleriyle ilgili yaptığı açıklamalarda, AK Parti iktidarını sert bir şekilde eleştirdi. Özellikle son dönemde yaşanan tutuklamalara karşı tepkisini dile getiren Atalay, hükümetin uygulamalarını eleştirirken, ucuz iş gücü arayışında olan patronlara da göndermede bulundu.

Şimşek'ten emekçi için asla da iyi bir adım beklemediğini söyleyen Atalay, "Sayın Cumhurbaşkanı bir gün şu Maliye Bakanı'na, şu bakanların yarısını, şu madenin bir altına bir soksalar bir görseler o işçi nasıl çalışıyor?" dedi.

TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, kamu işçilerinin toplu sözleşme süreciyle ilgili yaptığı açıklamada, “Onun için buradan başta Maliye Bakanı'na, Çalışma Bakanı'na, Sayın Cumhurbaşkanı'na buradan bir kere daha sizin sayenizde bir daha seslenmek istiyorum.

Patronlar katı haberine göre.Diyorum ki; sözleşme görüşmeleri asgari ücrete benzemiyor. Sözleşme görüşmeleri emekli zammına benzemiyor. Sözleşme görüşmeleri memur zamlarına da benzemiyor. Şu anda ocak ayında başlayanların bir kısmı, işte mart ayında başlayan arkadaşlarımızın bir kısmı şu anda tarafsız arabulucuya gittiler.” diyerek sürecin ciddiyetine dikkat çekti.

Ergun Atalay Aa 1958627

ŞİMŞEK'İ ELEŞTİRDİ

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i eleştiren Atalay, “Sayın Maliye Bakanı bunların bir tanesini duymuyor, görmüyor, bir politika izliyor. Onun izlediği politika bu ülkede ne emekliye, ne işçiye, ne taşerona, ne staj mağduruna bir fayda getiriyor, hiç kimseye bir fayda getirmiyor” dedi.

Kamu işçilerine ödenen maaşların yetersizliğine vurgu yapan Atalay, şu ifadeleri kullandı:

"34.000 lira, 40.000 lira ücret. Değerli arkadaşlar, İŞKUR ilan yapıyor, gazeteler, televizyonlar ilan yapıyor. Diyorlar ki "İşçi bulamıyoruz." Bu ücrete işçi bulamazsınız. Bu ücret köle iş ücreti. Diyorlar ki "Patronlar Mısır'a gidiyor, Ürdün'e gidiyor." Nereye gidiyorlarsa gitsinler. Yani bu ülkede bu işçiye 30.000 lirayı, 40.000 lirayı fazla gören patronlar varsa nereye gidiyorsa gitsinler. Yani sıtmayı ölüme döşeyip sıtmaya razı etmenin hiçbir anlamı yok. Onun için bu ülkede Türk-İş bu ülkede, bu ülkeden yana oldu.

MEMUR SENDİKALARI DA HEDEFİNDE

Bazı memur sendikalarının da işçilere yönelik bakışını da Atalay çok sert eleştirdi:

Bazı memur sendikaları da işçiyi öyle görüyor ki, yani sanki biz marabayız. Yani burada, affedersiniz, lağımından çöpüne kadar, ekmeğinden savunma sanayisine kadar, yerin altına kadar, özellikle ifade ediyorum, Sayın Cumhurbaşkanı bir gün şu Maliye Bakanı'na, şu bakanların yarısını, şu madenin bir altına bir soksalar bir görseler o işçi nasıl çalışıyor? Hangi şartlarda çalışıyor? Hangi zahmeti, hangi sıkıntıyı çekiyor? Geçen gün bir yazı, memur sendikaları müracaat ediyor Cumhurbaşkanlığı'na, diyor ki "İşçiden amir olmaz." Değerli arkadaşlar, bu ne demek onu da bilmiyoruz. Sonra bir araştırdık. Düşünün, üniversitede işçi kadrosuna girmiş üniversite mezunu arkadaşlarımız var işçi kadrosunda, 20 senedir çalışıyor.

Onun için başta bazı memur sendikaları aklını başına alsın. Memur da bizim, emekli de bizim, işçi de bizim. Yani bizi ayrıştırmasınlar. Çünkü biz bu ülkede, dünyanın hiçbir ülkesinde bedenen çalışanla masada başında çalışan aynı ücreti almıyor, alamaz. Yani bedenen çalışanla masa başında çalışan, ortalama her gün 5 tane arkadaşımız iş kazasından değil, iş cinayetinden can vermeye devam ediyor.
Bunu Soma'da, Ermenek'te, Amasra'da, her yerde, en son İliç'te görmeye devam ediyoruz. Yani onun için işçinin talebine, sendikacıların talebine bir an evvel kulak versinler.

"Buradan hükümete bir daha sesleniyorum. İşçinin talebine kulak verin. İşçinin dayanma gücü kalmadı. Şu anda 10 yıllık usta bir işçi ortalama 35.000 lira, 40.000 lira civarında maaş alıyor. Bu maaşlar, bu maaş, şu anda işverenler bizim dışımızda, dışarıdan işçi alıyor."

GREV YASAĞINA DİRENİŞ SİNYALİ

Toplu sözleşme sürecine dair takvimi de paylaşan Atalay, “Demiryolları 5 Mayıs’ta tarafsız arabulucuya gitti. 15 gün süresi var. Ardından süreç çalışıyor. İki ay içinde grev kararı almak ve uygulamak zorundayız” dedi.

Enerji ve karayollarında da benzer süreçlerin başladığını belirten grev sinyali verdi.

Atalay, milli güvenlik gerekçesi ile grevin yasaklansa da emekçinin sesini duyurayacağını söyledi.

Atalay şu ifadeleri kullandı:

Tabii öyle bir 12 Eylül'den kalan bir grev yasağıyla ilgili bir tablo var.

İşte bunun dışında enerji bunun dışında kalıyor. Savunma sanayi bunun dışında kalıyor. Bu demek şu demek değildir yani bunun dışında kalıyor diye. İşçi tepkisini, sıkıntısını her noktada, her alanda göstermek durumundayız.

Yani mesaisinden, gece zammından, servisinden yemeğine kadar şu anda 2 kap yemek yediğin zaman bu ülkede 300 liraya 400 liraya yiyemezsin.
Bunu da konuşmak durumundasın ama işveren sendikası diyor ki; benim yetkim yok. Herkes gözünü dikmiş Maliye Bakanı'na. Maliye Bakanı da bugüne kadar işçi ile ilgili hiç müspet bir şey yaptığını geçmiş dönemde de görmedim, bu dönemde de görmedim.

Yani göreceğimi de hiç zannetmiyorum çünkü onun dünyası başka, biz çalışanların dünyası başka. O bir dar çerçeveden tabloya bakıyor.Atalay, işveren sendikasının parasal konulara yanaşmadığını belirterek, “Arkadaşlarımız 27 Şubat’ta 21 maddelik teklif sundu. İşveren sendikası, ‘Parasal konuları konuşmam’ diyor. Ne konuşursun o zaman? Bizim sıkıntılarımızın hepsi parayla ilgili” ifadelerini kullandı.

'BU ÜLKE HEPİMİZİN'

Atalay, Türkiye'de vasıflı işçilerin bittiğini bunun iş yerlerinde çalışan emekçilerin ve sendikaların düşündüğünü fakat iktidarın farkında bile olmadığını söyledi:

Sen sıradan bir adam getirip de Milli Denizaltı'yı yapamazsın. Sıradan bir adam getirip dışarıdan, karın lapa lapa yağdığı yerde 80 metre elektrik direğinin tepesinde çalıştıramazsın. Makine Kimya'da arkadaşlarımız emekli oldu. Öyle bir ustaya ihtiyaç var ki, sonra Makine Kimya'nın sendika başkanı arkadaşlarımızı geri döndürdük.

Dedik ki 'Ya gelin 3 ay durun burada. Size ihtiyacımız var. Bu yeni gelenlere bunu öğretin.' Biz bunu düşünüyoruz, işçi bunu düşünüyor, sendika bunu düşünüyor. Bu ülkeyi idare eden, maliyenin başında olan, bu ülkeyi idare eden bakanlıkların başında olanlar bunları düşünmüyor. Onun için bu ülke kimsenin babasının çiftliği değil. Bu ülke bizim hepimizin ülkesi. En ufak sıkıntı olduğu zaman bedeli hep beraber ödemeye devam ediyoruz

TUTUKLAMALARA TEPKİ

Atalay, son dönemdeki AKP iktidarının uygulamalarına çok sert eleştiri getirdi. Atalay, bir kişinin suçunun kesinleşmeden tutuklanmasına isyan etti.

Atalay, bilerek ve yanlış karara verenlere 'beddua' okudu. Atalay,"Allah kahru perişan etsin ama orada kapı gibi doğru duran bir sürü insanımız var." dedi. Atalay şunları ifade etti:

"Onun için bu ülkede Türk-İş bu ülkede, bu ülkeden yana oldu.

Emekten yana oldu. Haktan yana oldu, demokrasiden yana oldu. Biz bu ülkede en ufak mesele olduğunda bedeli biz ödüyoruz. İstanbul'daki tutuklamalar oldu, gittik madende, ayın 20'sinde denmemiz gerekeni söyledik. Bu başkanlar kurulunda beraber ifade ettik.

Aynısını hiç görmedim hayatımda. Halk Televizyonu genel yayın yönetmeni, Çimse-İş kongresinde çıktık, haksızlık yapıldığını, kamuoyunun önünde çıktık, dedik ki "Bu doğru değildir." Kesinleşmeden karar vermenin, içeri atmanın bir anlamı yok. Geç gelen adalet, adalet değil.

Onun için en adına demokrasiden yana olmak mecburiyetindeyiz. Zaman zaman hakimlerle savcılar arasında kamuoyunda "Güvenilmez, bunlar doğru karar vermiyorlar." Değerli arkadaşlarım, onlara ihtiyacımız var. Her toplumda, sendikacı da, polis de, siyasetçi de, müdür de, gazeteci de, ne kadar yanlış yapan varsa hakimde de, savcıda da o kadar yanlış yapan var. Bunları tamamına yüklemek doğru değildir. O çocuklar, o delikanlılar, o hakimler, savcılar yıllardır, 30 senedir okuyorlar, belli bir yere geliyorlar. Yanlış yapana Allah kahru perişan etsin ama orada kapı gibi doğru duran bir sürü insanımız var.

Çünkü hepimizin onlara ihtiyacı var, bu ülkede hakime de, savcıya da. Onun için hakim de bizim, talebe de bizim, siyasetçi de bizim, öğrenci de bizim. Türk-İş bu bakış açısını dün de böyle devam ettirdi, böyle de devam ettirmeye devam edecek"

Bir gazetecinin asgari ücretle ilgili AK Parti iktidarı hakkındaki görüşmelerine ilişkin sorusuna Atalay, "Bu asgari ücretten bırak bir ayı, bir haftayı geçiremezsin" dedi. Atalay tam olarak şu yanıtı verdi:

Şimdi malumunuz biz 50 senedir asgari ücret de taraf bizdik. Hatırlayın aralık ayında çıktık bu salonda, dedik ki "Kanun değişmeden, asgari ücretin bu yapısı değişmeden biz bir daha o masada olmayacağız." Çünkü iyi olduğu zaman hükümet verdi, işveren verdi, kötü olduğu zaman biz almadık. Öyle bir sayı yok. Biz bu sene bir daha bu işin içinde olmayacağımızı ifade ettik, aralık ayında. Biz "Asgari ücret de kanun değişmeden, asgari ücretin yapısı değişmeden biz orada olmayacağımızı" söyledik. Karar defterine yazdık, kamuoyuna açıkladık, 1 Mayıs'ta açıkladık. Burada bir daha ifade ediyorum, bu asgari ücretten bırak bir ayı, bir haftayı geçiremezsin. Onu biliyorum. Onu söylemeye devam ediyorum. Bu asgari ücretli de bizim işte bir parçamız, hani komşumuz, arkadaşımız. Her ne kadar bunların büyük bölümü sendika üyesi %90'ı olmamasına rağmen bizim bir parçamız ama hükümet bununla ilgili yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var. Yani o yasal düzenleme yapılmadığı müddetçe Türk-İş olarak biz bir o masada olmayacağımızı aralık ayında kamuoyuna açıkladık. Bunu açıklarken yönetim kurulu kararını açıkladık. Başkanlar Kurulu kararını açıkladık. Onun için asgari ücretle durumumuz bu.

'2 MİLYON MAAŞ ALIYOR, BİZİ KONUŞUYOR 20.000 LİRAYA'

Abi yapacak bir şeyimiz yok. 50 sene, her sene ayda 2 milyon maaş alanlar bizi tenkit etti. Adam 2 milyon maaş alıyor, bizi konuşuyor 20.000 liraya. Yapmadığımızı yaptın diye söylüyor. Bir züppe herif, birisi çıkıyor, diyor ki "Sarı çeketim var." diyor. Ya onlar sarı... O kendisi sararmış ama biz bu günahı bir daha çekmeye halimiz, takatimiz yok. Yani yasa değişsin, adil bir komisyon olsun, varız. DİSK olsun içinde, Hak-İş olsun içinde, ben Türk-İş olsun diye bir talebim yok ama adil bir komisyon yok ortada. Yani adil komisyon yok. Benim yetkim yok. O imkanım yoksa bunun vebalini, günahını ben niye çekeyim?

50 senedir bunu bilen biliyor, bilmeyen de diyor ki sanki Türk-İş ne toplantıya katılıyoruz, ne gidiyoruz. Yani bununla ilgili ülkeyi idare edenler oturacaklar, düşünecekler. İsterlerse işveren örgütleriyle beraber yapsınlar. Ama bu işin içinde bizim dışımızdaki sendikalar da olsun. Benim dışımda başka bir sendika bunu söyler mi, söylemez mi ben bilmem ama ben Türk-İş Başkanı olarak, yönetim olarak diyoruz ki herkes işin içinde olsun. Beraber ne varsa gücümüz... Ha bu demek değildir, asgari ücretin meselesini dile getirmeyeceğiz, onlarla beraber olmayacağız. Sonuna kadar beraber olmaya devam ederiz.

'AKP'Lİ ALTINDAĞ BELEDİYE BAŞKANI İŞİNE BAKSIN'

Atalay, işten çıkarılan emekçilerin çadırını basan AK Parti'li Altındağ Belediye Başkanı'na şu tepkiyi gösterdi:

İşten çıkarılınca arkadaşını bıçakladı! O anlar kamerada İşten çıkarılınca arkadaşını bıçakladı! O anlar kamerada

İşte Ankara'da yaşananları gördünüz Altındağ Belediyesi'nden. Hiç doğru bulmuyorum. Belediye başkanı işine baksın. Yani onun için ben ne bugüne kadar A sendikası, B sendikası hiç ayırmadım. Ben memurun da, işçinin de nerede sıkıntısı varsa dilimi döndüğünce söyledim. Mitingse miting, grevse grev, eylemse eylem, milletin önünde gitmeye devam ederim.

Kaynak: HABER MERKEZİ