ŞOK - Lahey Grubu tarafından oluşturulan ve Kolombiya'nın başkenti Bogota’da 15-16 Temmuz tarihlerinde düzenlenen Acil Durum Konferansı'nın ardından yayımlanan bildiride, İsrail’e yönelik çok sayıda yaptırım önerisi yer aldı. 30 ülkenin temsil edildiği konferansta Türkiye’yi Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Levent Gümrükçü temsil etti.

Bildiride, İsrail'e silah satışının durdurulmasından, askeri malzeme taşıyan gemilere limanların kapatılmasına kadar birçok sert tedbir önerildi. Türkiye ise söz konusu belgeye, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) ile ilgili çekincelerini içeren bir nota ile katıldı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, kamuoyunda oluşan tartışmalar sonrası yaptığı açıklamada, Türkiye'nin bildiride geçen BMDHS atıfları nedeniyle sürece temkinli yaklaştığını belirtti. Fidan, "Eğer temsilcimiz merkeze danışmadan bildiriyi imzalasa, yıllardır süren Ege politikamız zedelenecekti" ifadelerini kullandı.

Türkiye, Yunanistan’la Ege Denizi’ndeki egemenlik ihtilafları nedeniyle 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne taraf değil. Bu nedenle bildiride yer alan ve bu sözleşmeye atıfta bulunan iki maddeye şerh kondu.

HANGİ MADDELERE ŞERH KOYULDU?

BBC Türkçe'nin haberine göre, Ankara'nın itiraz ettiği maddeler, İsrail’e askeri sevkiyatın engellenmesi amacıyla limanlara girişlerin kısıtlanmasını ve Türk bayrağı taşıyan gemilerin bu tür sevkiyatlarda yer almamasını kapsıyor. Türkiye, her iki maddede de ilgili önlemlerin ancak kendi ulusal mevzuatı ve BMDHS dışındaki uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde uygulanabileceğini vurguladı.

CHP başta olmak üzere muhalefet partileri, Türkiye'nin bildiriyi gecikmeli ve şerhli imzalamasını sert bir dille eleştirdi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, hükümetin İsrail ile gerçek anlamda yaptırımlara cesaret edemediğini, kamuoyuna sert mesajlar verirken ticareti sürdürdüğünü öne sürdü.

Özel, Dışişleri Bakanı Fidan'ın açıklamalarını “manasız” olarak niteleyerek, Türkiye’nin bildiriyi sonradan imzalamasının, kamu baskısı karşısında atılmış bir geri adım olduğunu savundu.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) ise 29 Temmuz’da yaptığı açıklamayla muhalefetin iddialarını reddetti. DMM, Türkiye’nin Gazze’deki sivil katliamlara karşı net bir duruş sergilediğini ve hukuki çerçevede tüm adımları attığını vurguladı.

Muhabir: İskender Kordu