10 Kasım 1938 sabahı, Türkiye tarihinin en hüzünlü günüydü. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete uğurlanışı, yalnızca bir liderin vedası değil, bir milletin yüreğine kazınan sonsuz bir ayrılıktı.

Atatürk’ün cenazesi Dolmabahçe Sarayı’ndan Karaköy’e taşınırken sokaklar dolup taştı. Her pencereden, her kaldırımdan sessiz bir ağlayış yükseliyordu. Ve tam o anda, kalabalığın arasından duyulan ses tarihe geçti: “Çıt! Çıt! Çıt!”

S Ce83A37C0C76945468C79Bef7693Aae243Ccf799

KARAKÖY SEMALARINDA DUYULAN O SESİN ANLAMI

Gökyüzünden rengarenk düğmeler düşüyordu… Kimse ne olduğunu anlayamamıştı.
Oysa bu, Türkiye’nin Yahudi vatandaşlarının Atatürk’e veda ederken kendi inançlarına göre yaptıkları “Keriya” adlı yas ritüeliydi. Yahudilikte Keriya, “Ben senden sonra eksiğim” demenin bir yoluydu. Bir yakınını kaybeden kişi, üzerindeki gömlekten ya da ceketten bir parça koparır. Kimi zaman bu parça kumaştır, kimi zaman bir düğme...

O gün Karaköy’deki Yahudi vatandaşlar, Atatürk’e son kez “Elveda” derken üzerlerindeki düğmeleri koparıp tabutun üzerine attılar.

S 07Df558B50E7C8C59Ae8620124Ef3A77A4Daa3F5

“ÇIT! ÇIT! ÇIT! DÜĞME YAĞIYORDU…”

Şair ve yazar Sunay Akın, bu olayı yıllar sonra şu sözlerle dile getirmişti: “Atatürk’ün naaşı Karaköy’den geçerken pencerelerden ‘Çıt!’ diye sesler geldi. Çıt! Çıt! Çıt! Gökyüzünden düğmeler yağdı. Atların çektiği top arabasında Mustafa Kemal’in tabutu vardı ve onun üzerine rengarenk düğmeler düşüyordu.”

O an, bir milletin yasıyla birlikte bir minnetin sembolü haline geldi. Her bir düğme, Atatürk’ün ardından koparılan bir parça, bir eksikliğin sessiz haykırışıydı.

S 535199D8373B58Fdc0245810C8E18Afc7C1D0151

HER DÜĞME BİR VEDA, BİR TEŞEKKÜR, BİR MİNNETTİ

Karaköy sokaklarında o gün yağan düğmeler, sadece renkli bir görüntü değildi. Onlar, “Ben senden sonra eksiğim” diyen bir milletin kalp sesiydi. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, bedenen aramızdan ayrılsa da fikirleriyle, ilkeleriyle, vizyonuyla hâlâ yaşıyor.
Gökten yağan her düğme, o büyük vedanın sonsuz yankısıydı.

Muhabir: ELİF AKSU