Uzun yıllar boyunca duygularımızın beynimizdeki kimyasal taşıyıcılarla yönetildiğini düşündük. Ancak son araştırmalar, hormonların beynimizi düşündüğümüzden çok daha derin biçimde etkilediğini ortaya koyuyor. Kanada’daki Ottawa Üniversitesi’nden Prof. Nefise İsmail, “Hormonlar gerçekten modumuzu ve duygularımızı etkiliyor. Beynin belirli bölgelerinde üretilen nörotransmiterlerle etkileşime girerek çalışıyorlar.” diyor.
DUYGULARIMIZI BİYOKİMYA YÖNETİYOR
BBC'nin aktardığına göre; Hormonlar, vücudun farklı bölgelerinde üretilen kimyasal mesajcılar. Kan dolaşımına karışarak hedef organlara ulaşıyor, hücrelerle “biyolojik bir el sıkışma” gerçekleştiriyor. Bu süreç sadece fiziksel değil, psikolojik dengeyi de derinden etkiliyor.
Bilim insanları bugün, depresyon, kaygı ve stres bozuklukları gibi durumların da hormon dalgalanmalarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu söylüyor.
KADINLARDA HORMON FIRTINASI
Ergenlik, regl, hamilelik ve menopoz gibi dönemlerde yaşanan hormonal değişimler, özellikle kadınlarda psikolojik dengeyi zorlayabiliyor. ABD’deki Johns Hopkins Üniversitesi’nden Doç. Liisa Hantsoo, “Premenstrüel disforik bozukluk (PMDD) yaşayan kadınlarda östrojen ve progesteron seviyelerindeki dalgalanma ağır depresif belirtiler yaratabiliyor.” diyor. Hormon dalgalanmaları yalnızca ruh halini değil, uyku düzeni, hafıza ve motivasyonu da etkiliyor.
STRESİN MİMARI KORTİZOL VE OKSİTOSİN
Stres anında vücut, kortizol salgılayarak “savaş ya da kaç” tepkisini devreye sokuyor. Ancak kronik stres, beynin hipokampüs bölgesinde hücre ölümüne yol açabiliyor. İsmail, “Kortizol uzun vadede hafızayı, konsantrasyonu ve duygusal kontrolü zayıflatıyor.” uyarısında bulunuyor.
Öte yandan “aşk hormonu” olarak bilinen oksitosin, tam tersi bir etki yaratıyor. Güven, bağlanma ve huzur duygusunu artırarak kortizolün yıkıcı etkilerini dengeleyebiliyor.
HORMON TEDAVİLERİ UMUT VEREBİLİR Mİ?
Yeni bulgular, hormonların psikolojik hastalıkların tedavisinde de kullanılabileceğini gösteriyor. Doğum sonrası depresyona karşı geliştirilen brexanolon, progesteronun türevi bir hormon olan allopregnanolon’un etkilerini taklit ediyor ve hızlı iyileşme sağlıyor.
Uzmanlara göre gelecekte östrojen, testosteron ve tiroit hormonları üzerinden geliştirilecek tedaviler, klasik antidepresanların yerini bile alabilir.
GÖRÜNMEYEN PATRON HORMONLAR OLABİLİR
Hormonlar sadece bedensel süreçleri değil, duygusal tepkilerimizi, ilişkilerimizi, kararlarımızı bile yönlendiriyor olabilir. Kısacası bilim dünyası artık şu soruya daha net yanıt verebiliyor: “Hayatımızı gerçekten biz mi yönetiyoruz, yoksa hormonlarımız mı?”