İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu, SÖZCÜ TV'de canlı yayına katıldı. Eşinin tutuklandığı günden itibaren yaşadıklarını, zorlukları ve umutlarını anlatan Dİlek Kaya İmamoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) yargılamaların TRT'den yayınlanması için yapılan çağrıyı yineledi hatta bir adım ileriye götürdü.

'BİZ BUNLARI NEDEN YAŞIYORUZ?'

"Biz bunları neden yaşıyoruz; bunlar neden bize yaşatılıyor?" diye soran Dilek İmamoğlu, "TRT’den canlı yayınlansın istiyoruz. Hatta Taksim Meydanı’nda mahkeme kurulsun, canlı yayınlansın, herkes izlesin. Çünkü bu 86 milyonun Cumhurbaşkanı adayının her şeyini öğrenmeye hakkı var. Şeffaflık ilkesinden, gelen bir haktır bu. Bırakın, herkes Cumhurbaşkanı adayını izlesin, görsün ve ona göre karar versin. 86 milyonun önünde duruşmalar canlı yayınlansın. Bunu istiyoruz devletten ve bizim buna hakkımız var. Madem öyle, siz iddianamenize güveniyorsunuz, biz de kendimize güveniyoruz. Her şey herkesin gözü önünde olsun. Kararlar ona göre verilsin."

'ÇOK ZOR BİR SABAHTI HEPİMİZ İÇİN'

Dilek Kaya İmamoğlu, Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alındığı 19 Mart sabahını şöyle anlattı: "Çok zor bir sabahtı hepimiz için; güvenliğin telefonuyla uyanmıştık ve sanırım saat 6 civarıydı.

Kısaca olaydan bahsetti, ben de pencereye koştum, dışarıya baktım; Gördüğüm manzara inanılmazdı: Yüzlerce polis, oturduğumuz konutun etrafını çevrelemişti. Gördüklerime çok şok oldum. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın evinin etrafının böyle yüzlerce polisle çevrilmesi, o andaki hissettiklerimi kelimelerle anlatacak bir şey bulamıyorum. Çok kötü, çok zor bir manzaraydı bizim için. Aslında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, bir insan ifadesine çağrıldığında, daha önce olduğu gibi, Ekrem İmamoğlu gitmiş, ifadesini vermiş, geri dönmüştü. Eğer bir şey varsa, ifadeye çağrılabilirdi, ifadesini verir, geri dönerdi. Ama o gün yaşadıklarımız, o günün acısı, ülkenin şok yaşaması ve duyduğu büyük acı inanılmazdı. Neden böyle yaptılar, bilemiyorum ama muhtemelen bir algı operasyonu yaratılmak isteniyordu.

'BÖYLE BİRŞEY OLABİLECEĞİNİ ASLA DÜŞÜNMEMİŞTİM'

Algı operasyonu işe yaramadı. Çünkü Ekrem İmamoğlu’nu herkes tanıyor; onun bir sözü vardı, "İnsanlar beni tanıdıkça sevecek" demişti. Ve aslında insanlar tanıdıkça sevdiler; gerçekten bu algı operasyonuna halk inanmadı. 2019'dan bu yana, elbette aralıklı olarak, hem itibar suikastları siyasi yasak, ahmak davası gibi bir sürü hamleler yapıldı. Bir gerçek var ki, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, demokratik yollarla seçilmiş bir belediye başkanını, böyle bir muameleyle görevinden uzaklaştırılması aklıma en son gelebilecek şeylerden biri. Diplomayı usulsüz bir şekilde iptal ettiler. O gece, mesai saati bitmeden hemen. Bu büyük bir skandalı, örtbas etmek için belki de ertesi gün ya da birkaç gün sonra bir şey olacağını sezmiştim. Ama böyle bir şeyin olabileceğini asla düşünmedim.

'SİYASETEN DE İNSANCA DA YANLIŞ BİR HAMLEYDİ'

Evet, bu kadar da olmaz; çünkü Ekrem İmamoğlu demek, 16 milyon demekti; Ekrem İmamoğlu demek, Türkiye demekti. Halkta bu kadar karşılığı olan bir insanı, bu şekilde siyasetin dışına atmak, halkın ona olan sevgisini bir kat daha arttırmak demekti. Siyaseten de, insanca da yanlış bir hamleydi. O gün "İfadesini verir, gelir" diye hiç düşünmedim; çünkü o sabah yapılan muamele, zaten işin böyle sonuçlanacağını gösteriyordu. Dört gün süren kötü şartlar altında gözaltı, ardından Çağlayan’a sevk, sonrasında da Silivri.

"Canlı yayın yapacaktım ama yapamadım. Elim ayağım titriyordu. Sonra normal videoyu çektim: "Kendimi milletime emanet ediyorum" dediğim bir video paylaştık. Ekrem İmamoğlu'nu da biz kendisini milletine emanet ederek uğurladık. Öncesinde kızımı okula uğurladık, polislerden izin alarak. Sonra da Ekrem’i Vatan Emniyeti’ne uğurladık. Zor bir gündü. Kızım şaşkınlık içinde okula gitti. Ekrem’i Vatan Emniyet'e uğurladık. Döndüm eve. Sonrasında tabii dostlarımız geldi, arkadaşlarımız geldi. Destek olan herkese, tüm arkadaşlarıma ve dostlarıma buradan teşekkür ediyorum. Belki kısa anlatıyorum ama yaşadığımız duyguların ağırlığı, o süreç, bitmeyen bir gün ve saatler… Gerçekten çok uzun bir gündü benim için.

'HALK ONUN ARKASINDA KALABALIKLAR HİÇ EKSİLMİYOR'

23 Mart’ta, kendi cumhurbaşkanına adayını belirlemek için sandıklara giden milyonlarla birlikte, çocuklarının dayanışma resimlerinden alıyorum. "Ekrem amca, bir an önce çık, seni bekliyoruz" diyen çocuklardan alıyorum. Gençlerden alıyorum. O barikatları aşarak, çığlıklarını Türkiye’ye duyuran üniversiteli gençlerden alıyorum. Bıkmadan, yılmadan, usanmadan yapılan mitinglere katılan kalabalıklardan alıyorum. Bunlar gerçekten çok önemli şeyler. Şükürler olsun ki Ekrem kendini milletine emanet ederken haklıydı. Halk onun arkasında, kalabalıklar hiç eksilmiyor. Şunu da parantez içinde belirtmek isterim: Bizim halkımızın, özellikle siyasetçilerin, bu halkın hakkını asla ödeyemez.

'SADECE DEMOKRASI ADALET HUZUR VE GEÇİNMEK İSTİYORLAR'

Çok güzel. Hiçbir şey istemiyorlar. Sadece demokrasi, adalet, huzur ve geçinmek istiyorlar. Biz onlara neden oy veriyoruz? Bizi güzel yönetsinler diye, değil mi? Onlar da işte tam olarak bunu istiyorlar. Sonuçta ben de insanım. Elbette hissediyorum. Özellikle ilk aylarda çok ağladım. Hüngür hüngür ağladım. Psikolojik olarak çöküntüye uğradığım günler oldu. Şimdi de hâlâ arada bir ağlıyorum, çünkü bu insani bir duygu. Ekrem suçlu olduğu için içeride değil. Ülkemiz bu durumda olduğu için içeride. Bu ikisi birbirine çok bağlı. Ülkem için çok üzülüyorum, çünkü bizim başka gidecek yerimiz yok. Bu ülke için mücadele edeceğiz ve gücümüz yettiğince bu mücadeleyi devam ettireceğiz. Çocuklarım için… Tabii ki özlem ağır, o ayrı. Ama neden biz bunları yaşıyoruz? Neden bunlar bizim başımıza geliyor?

Evet, bu artık memleket meselesi oldu. 19 Mart sabahı polislerin evimize gelmesiyle bu iş bir memleket meselesi haline geldi zaten. Bu ülkede mutlu olamazsanız ben de mutlu olamam. Hepimiz hayal kuralım, mutluymuş gibi hissedelim ama öyle bir dünya yok. Bu ülke hepimizin. 86 milyon insanın ülkesi. Eğer 86 milyon mutlu olursa, bu ülkenin yarısı mutlu, yarısı mutsuz olursa… o mutlu olduğunu hisseden yüzde elli bile aslında mutlu değildir. Kızım Beren olayı çok olgunlukla karşıladı ama ne olduğunu anlamadı. İçsel olarak çok büyüdü; çok özlüyor babasını, çok ağlıyor. Bir de kız çocuğu. Yanına gittiğinde, ona sarıldığında çok ağlıyor.

Bu süreç kesinlikle böyle sürmeyecek, süremez. Ülkenin geleceği, istikbali için süremez, sürmemeli.

'BİZE İNAN İNSANLARIN SAYISI GİTTİKÇE ARTIYOR'

Bize destek verenler artıyor. 19 Mart sürecinden önce İBB, İstanbul Büyükşehir Belediyesi belki tarihinde görmediği bir şekilde 1300 kere denetlendi. Gerçekten hani denetlenme, yargılanma, soruşturma hesap verme yükümlülüğü var. Ekrem İmamoğlu'na ve çalışma arkadaşlarına böyle bir müdahale yapılmasını öyle ya da böyle insanlar bunun ne şekilde, neden yapıldığını anladı. Ve o günden bugüne dokuz ay geçti. Ve bu dokuz ayda bu isnat edilen suçlamaların, karalamaların, iftiraların tek bir delile ve somut delile dayanmadığı halde yine karalamalara devam ediyorlar. O yüzden bize inanan insanların sayısı gittikçe artıyor.

Ekrem'in çıktığı günü hiç düşünemiyorum; yani en büyük hayalim onu 19 Mart'tan bu yana yalnız bırakmayan milyonlarla kucaklaşması. Çünkü öyle, bu insanların hakkı ödenmez. Sarılırız birbirimize. Çocuklarla beraber kucaklaşırız orada. Çünkü biz büyük bir aileyiz. Ekrem bu duygularla kucakladı herkesi. Ve bu da herkese geçti zaten. Dolayısıyla elbette milyonlarla birlikte büyük bir sofrada yemek yemek isterim. Ama bu fiziki olarak mümkün değil. Böyle yeryüzü sofraları falan vardır bir ara. Enginarı çok seviyor, ben de çok seviyorum. Yeşil fasulyeyi çok seviyor. Ve tabii ki karalahana sarmasını. Bunların hepsini yapar, hazırlarım. O yeter ki çıksın gelsin.

'AİLELERİ MAAŞLARININ 3'TE BİRİNİ ALABİLİYORLAR'


"Aile Dayanışma Ağı aslında zorunluluktan kurulmuş bir platform. Çünkü bu süreç ilk zamanlarda beni olduğu gibi benden daha çok tabii ki yani benden daha fazla etkilenen insanlar da oldu. Yani çünkü herkes olayları aynı şekilde karşılayamayabiliyor. Dolayısıyla birbirimize destek olmamız gerekiyordu ve böyle bir platform kurma ihtiyacı hissettim. İçerideki tutuklu kişilerin aileleri. İçeride 100 kişi var aşağı yukarı, tam emin değilim şu anda.

Şimdi en üst yöneticilerinden, belediye başkanlarından, şoförlerine kadar tutun, bürokratlar... bir sürü insan var içeride. Ve bu insanlar içeride olduğu için maaşlarının 3'te 1'ini alabiliyorlar. Bir kere bu aileler geçim sıkıntısı yaşıyor. Hatta bir ara çok zorlandık. "Millete Emanet" kitabı çıktı; tüm satış gelirlerini biz bu ailede mağdur olan kişilerin... mağduriyetlerini gidermek için kullanıyoruz. İşin maddi ve manevi boyutu var: Yani şimdi babası içeride olduğu için itirafçı olsun diye oğlu alınmış aileler var. Yani evladını yoktan yere içeride tutan aile var. Aile yakını kontenjanından içeride olan başka insanlar var, akrabalar var.

'HER GÜN İFTİRALARI TEKRARLARKEN KUL HAKKINA GİRİYORSUNUZ'

Bu zulüm en çok şuna canım yanıyor. Yani bu aile mevzusunda rehin alınan aile bireylerine canım çok yanıyor. İkincisi, özellikle kadınlara ki onlara buradan şükranlarımı sunuyorum. Onlara buradan içeride dirayetli, dik dimdik durdukları için teşekkür ederim. Yalan söylemenin ne kadar kötü olduğunu, başkasının hakkına girmenin ne kadar kötü olduğunu, kul hakkı yemenin ne kadar kötü olduğunu öğrenerek büyüdük. Siz her gün ekranlarda bu yalanları, bu iftiraları tekrarlarken, siz de kul hakkına giriyorsunuz ve yalan söylüyorsunuz.

Muhabir: Elif Aksu