ŞOK - Yeni bitirdiğim bir teftiş görevinin raporunu yazıyordum. Telefon çaldı, Teftiş Kurulu Başkanı, acele yanına gitmemi istiyordu. O zaman Maliye Bakanlığı Ulus’ta, eskiden Başbakanlık binası olan yerdeydi; ben de Mithatpaşa Caddesi’ndeki müfettişler için kiralanmış binadaki odamda çalışıyordum. Hemen taksiye atlayıp gittim. Başkan, altında kendi imzası olan, üstte benim adımın yazılı olduğu ve sağ tarafında kırmızı harflerle “Gizli” ibaresi bulunan bir yazı verdi. Yazıyı okudum: “Ekte gönderilen mektupta talep edilen soruşturmaların tarafınızca yapılmasını rica ederim” yazıyordu. Yazının ekinde Başbakan Bülent Ecevit imzalı ve gizli damgalı bir yazı daha vardı. Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığı’nda çeşitli satın alma ve ihalelerle ilgili yolsuzluk ihbarları olduğundan bahsediliyor, maliye müfettişlerinin inceleme yaparak gerekirse soruşturma açması isteniyordu. Ecevit, yazıyı astına yazmış olmasına rağmen “arz ederim” diye bitirmişti. Bu, devlette kimin kime arz edeceği konusundaki kurallar açısından çok ilginçti. Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu, yazıyı Maliye Teftiş Kurulu’na “maliye müfettişlerinin görevlendirilmesi” şeklinde havale etmişti. Görev bana ve Toper Çağlayan’a verildi.

İNCELEME SÜRECİ VE RAPOR

Hemen göreve başladık. Önce müsteşarlığın Ankara’daki merkezinde dosyaları inceledik, ardından yoğun reform çalışmaları yapılan Urfa bölgesine giderek yerinde incelemeler yaptık. İhaleleri, satın almaları ve devirleri yasalar çerçevesinde gözden geçirdik. Ufak tefek eksiklikler dışında yolsuzluk veya usulsüzlük bulamadık. Urfa incelemesini tamamlayınca Ankara’ya döndük. Merkezdeki tüm satın alma, ihale ve işe alımları tek tek inceledik. Sonunda iddia edildiği gibi yolsuzluk olmadığına kanaat getirip raporumuzu yazdık. Raporumuzun sonunda “Herhangi bir soruşturma açılmasını gerektirecek bir işlem olmadığı kanısına varılmıştır” ifadesi yer aldı ve raporu teftiş kuruluna teslim ettik. Görevimiz burada sona ermişti. Biz de diğer işlerimize döndük.

BAKANLIKTAKİ TOPLANTI VE BAŞBAKANLIK ZİYARETİ

İki gün sonra odamda çalışırken telefon çaldı. Teftiş Kurulu Başkanı hemen gelmemi istedi. Odasına girdiğimde “Bakan bizi çağırıyor, yukarı çıkıyoruz” dedi. Bu çağrı beni şaşırttı; normalde bakan böyle genç bir müfettişi çağırmazdı. Birlikte bakanın odasına gittik. Ziya Müezzinoğlu, titiz ve sert bir insandı, devlet işlerinde en ufak hatayı affetmezdi. Bizi görünce ayağa kalktı ve “Başbakan bizi çağırdı, arabayla takip et” dedi. Yolda giderken konunun Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığı raporu olduğunu tahmin ettim; başkan da aynı görüşteydi. Başbakanlığa vardığımızda özel kalem müdürü bizi makam odasına aldı. Ecevit bizi görünce ayağa kalktı, elinde rapor dosyası vardı. İçimden “memuriyetin sonuna geldik” diye düşündüm. Ecevit, raporun son cümlesini yüksek sesle okuduktan sonra bana döndü: “Bu raporu siz yazmışsınız, değil mi?” diye sordu. “Evet, efendim” dedim. “Sizi tebrik ederim, hiçbir etki altında kalmadan objektif bir değerlendirme yapmışsınız. Ben müsteşarı bilirim, dürüst biridir ama ihbarlar üzerine tarafsız inceleme yaptırmak istedim. Siz de bunu başarıyla yaptınız, teşekkür ederim.” dedi. Ziya Bey’e dönüp “Maliye müfettişleri böyledir, etki altında kalmazlar, siz de bilirsiniz” diye ekledi. Ziya Bey de eski maliye müfettişi olarak onayladı. Sonradan öğrendim ki, Ecevit’in kayınpederi de eski maliye müfettişiymiş (Namık Zeki Aral).

İzin isteyip ayrıldık. Ziya Bey dışarıda beni kutladı. Biz de Maliye Bakanlığı’na geri döndük. Sonradan Ecevit’in yazılarında hep “arz ederim” ifadesini kullandığını fark ettim; bunun bürokratik çatışmaları önlemek ve nezaketi vurgulamak için olduğunu öğrendim. Ayrıca müsteşarın, Demirel tarafından atanmış olduğunu ve Halk Partililerin, Ecevit’in isteği olmadan yerine kendi partilerinden birini atamak istediklerini öğrendim. Yazdığımız rapor, Ecevit’in bu isteği reddetmesine dayanak oldu.

LİYAKAT VE ESKİ TÜRKİYE

Bu anıyı, dönemin zorlukları, petrol krizleri ve Kıbrıs çıkartması sonrası Türkiye’ye uygulanan ekonomik ambargolarla bağlantılı olarak hatırlatıyorum. “Eski Türkiye’de kuyruklar vardı” diyerek dönemi küçümseyenlere ve liyakatin önemini göz ardı edenlere ithaf ediyorum.

Kaynak: HABER MERKEZİ