Türkiye gündeminin son derece sert ve çok başlıklı ilerlediğine dikkat çeken Ruşen Çakır, bu yoğunluk içinde çözüm sürecinin neredeyse görünmez hale geldiğini ifade etti. Belediyelere, medyaya ve farklı alanlara yönelik operasyonların sürdüğü bir atmosferde sürecin “varmış gibi yapıldığını”, ancak fiilen ilerlemediğini dile getiren Çakır, asıl belirleyici unsurun genel siyasi iklim olduğunu vurguladı.

“TEMKİNLİ İYİMSERLİK” ZAYIFLADI

Çakır, sürecin ilk dönemlerinde özellikle Kürt kamuoyunda ihtiyatlı bir iyimserlik havasının hâkim olduğunu ancak bu havanın zamanla dağıldığını söyledi. Toplumda bir çözüm isteğinin varlığını koruduğunu ancak çözümün gerçekleşeceğine dair inancın giderek zayıfladığını belirten Çakır, gelinen noktayı “temkinli kötümserlik” kavramının daha iyi anlattığını ifade etti.

Bu tanımlamanın sürgündeki siyasetçilerden Hişyar Özsoy’a ait olduğunu aktaran Çakır, mevcut ruh halinin bu ifadeyle net biçimde özetlenebileceğini dile getirdi.

MECLİS RAPORLARI UMUTLARI AŞINDIRDI

Süreçteki kırılmanın önemli nedenlerinden birinin Meclis’te hazırlanan komisyon raporları olduğunu söyleyen Çakır, özellikle MHP’nin raporunun ciddi bir hayal kırıklığı yarattığını belirtti. Çakır’a göre söz konusu rapor, Kürt sorununun varlığını reddeden ve meseleyi yalnızca “terör sorunu”na indirgeyen eski bir yaklaşımı yansıtıyor.

Bu yaklaşımın, sürece dair beklentileri daha da zayıflattığını vurgulayan Çakır, raporların toplumsal karşılık üretmekten uzak kaldığını ifade etti.

İKTİDARIN ÇEKİNGENLİĞİ BELİRLEYİCİ

Çakır’a göre asıl kritik unsur ise iktidarın sürece gerçek anlamda sahip çıkmaması. AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son derece temkinli davrandığını söyleyen Çakır, bu tutumun başlangıçta iyimser olan kesimleri dahi kötümserliğe ittiğini dile getirdi.

Bu çekingenliğin görünürdeki gerekçesinin Suriye ve SDG ile ilgili gelişmeler olduğunu aktaran Çakır, meselenin yalnızca dış dinamiklerle açıklanamayacağını, Türkiye içinde sürecin toplumsallaşamamasının da ciddi bir sorun olarak durduğunu ifade etti.

TAKVİMLER GERİDE KALDI

Komisyonun görev süresinin uzatıldığını ve ortak raporun aylar sonra hazırlanmasının beklendiğini hatırlatan Çakır, sürecin 2026 ortalarına kadar sarkabileceğini söyledi. Başlangıçta telaffuz edilen takvimlerin çoktan geride kaldığını vurgulayan Çakır, özellikle devletin atması gereken adımların gecikmesinin hem ilgiyi hem de başarı umudunu ciddi biçimde zayıflattığını belirtti.

Tüm bu tabloya rağmen Ruşen Çakır, iyimserliğini tamamen terk etmeyeceğini söyleyerek, sürecin hâlâ küçük de olsa bir ihtimal barındırdığını sözlerine ekledi.

Muhabir: SAADET ÇAKIR