İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakçılık, Narkotik ve Ekonomik Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından yürütülen uyuşturucu soruşturması kapsamında Sadettin Saran, savcılığa ifade vermeye çağrıldı. Saran’ın İstanbul’daki ev adresinde yapılan aramada, misafir odasında bulunan “GoStak” yazılı cam kavanoza el konuldu.
Yapılan incelemede, kavanozda kokain olduğu değerlendirilen madde kalıntılarına rastlandığı bildirildi. Saran, işlemlerin ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

“FENERBAHÇE BAŞKANLIĞI BÖYLE ALINMAZ”
Soruşturmayı ve süreci değerlendiren gazeteci-yazar Levent Gültekin, Fenerbahçe başkanlığı üzerinden dikkat çeken bir çerçeve çizdi. Gültekin, Fenerbahçe gibi büyük bir kulübün başkanlığının sıradan bir süreç olmadığını vurguladı.
Gültekin’e göre, Türkiye’nin en büyük kulüplerinden birinin başına geçmenin arkasında yalnızca sandık ya da kişisel irade yok. Bu durumun, mevcut siyasi ve ekonomik düzenle doğrudan ilişkili olduğunu savundu.

“ALİ KOÇ SİSTEMİN PARÇASI”
Levent Gültekin, değerlendirmesinin merkezine Ali Koç ismini koydu. Koç’un Türkiye’deki güç yapısının doğal bir unsuru olduğunu dile getiren Gültekin, devletin Ali Koç’u tanıdığını ve sınırlarını bildiğini ifade etti.
Gültekin’e göre Ali Koç, hem ekonomik gücü hem de aile geçmişi nedeniyle sistemin içinde yer alan bir figür. Bu nedenle devlet mekanizmasının, Koç ile nasıl ilişki kuracağını ve hangi noktada duracağını bildiğini savundu.

“SADETTİN SARAN SİSTEMİN DIŞINDA KALDI”
Gültekin’in en dikkat çeken sözleri ise Sadettin Saran’a dair değerlendirmeleri oldu. Saran’ın sistemle entegre bir figür olmadığını savunan Gültekin, bu durumun Fenerbahçe başkanlık sürecinde rahatsızlık yarattığını ileri sürdü.
Bu rahatsızlığın temelinde ise, “onay alınmadan” başkanlık koltuğuna oturulmasının yattığını ifade eden Gültekin, Saran’ın bu nedenle hedef haline gelmiş olabileceğini dile getirdi.
“SORUN KİŞİ DEĞİL, DÜZEN”
Gültekin’in değerlendirmelerinde öne çıkan ana vurgu, yaşananların kişilerden çok düzenle ilgili olduğu yönünde oldu. Ona göre mesele, Sadettin Saran’ın kim olduğu değil; hangi yapının içinde ya da dışında kaldığıydı.
Bu sözler, spor kulüpleriyle siyaset ve güç ilişkileri arasındaki tartışmayı bir kez daha gündeme taşıdı.





