Gazeteci Ruşen Çakır, son yayınında Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’un uyuşturucu soruşturması kapsamında gözaltına alınmasını yalnızca güncel bir gelişme olarak değil, kanalın çalkantılı geçmişinin yeni bir halkası olarak ele aldı. Habertürk’ün 25 yılı aşkın sürede yaşadığı krizleri, skandalları ve yöneticilerin adli süreçlerle karşı karşıya kalmasını “Habertürk’ün laneti” ifadesiyle yorumladı.
MASUMİYET KARİNESİNE VURGU
Çakır, yayının başında masumiyet karinesinin altını çizerek, suçları sabitlenmediği sürece kimseye suçlu muamelesi yapılamayacağını söyledi. Mehmet Akif Ersoy dahil tüm isimlerin hukuki süreci tamamlanmadan yargısız infaza uğramaması gerektiğini belirtti. Uyuşturucu kullanımının suç olup olmaması konusundaki uluslararası tartışmalara da değinerek, kullanımın cezai yaptırımlarla değil tedavi yöntemleriyle ele alınması gerektiğini savundu.
UFUK GÜLDEMİR DÖNEMİNDEN BUGÜNE
Çakır, Habertürk’ün 1999’da Ufuk Güldemir tarafından kurulan internet sitesiyle başladığını, ardından televizyon, gazete ve radyo ile büyüyen bir medya markasına dönüştüğünü hatırlattı. Güldemir’in yaratıcı ama zorlu bir karakter olduğunu, çok az bütçeyle büyük işler çıkardığını anlattı. Güldemir’in erken ölümü, Habertürk’ün tarihinde ilk büyük kırılma noktası oldu.
“ALO FATİH” SKANDALI VE SIZAN TALİMATLAR
Habertürk’ün en çok ses getiren krizlerinden birinin “Alo Fatih” olayı olduğunu söyleyen Çakır, dönemin yöneticilerinden Fatih Saraç’ın siyasi talimatlara göre yayın çizgisine müdahale ettiğinin iddia edilmesini “Habertürk’ün laneti”nin bir başka dönemi olarak tanımladı. Bu sürecin kanala yıllarca yapışan bir iz bıraktığını belirtti.
GAZETE KAPANDI, SAHİPLERİ DEĞİŞTİ, SORUŞTURMALAR DERİNLEŞTİ
Habertürk gazetesinin kapanması, Ciner Grubu’nun medyayı elden çıkarması, Can Holding dönemindeki tutuklamalar ve kaçışlar, yönetici pozisyonundaki isimlerin art arda soruşturmalara konu olması Çakır’ın işaret ettiği “lanet zinciri”nin devamı olarak aktarıldı. Kanalın bugün TMSF yönetiminde olması da bu uzun süreçteki önemli dönemeçlerden biri olarak değerlendirildi.
ALTAYLI, ATEŞ VE ERSOY: ÜÇ AYRI KIRILMA
Çakır, Habertürk’ün öne çıkan isimleri üzerinden üç önemli dönemi de sıraladı:
- Fatih Altaylı’nın gazetecilik faaliyeti üzerinden tutuklanmasını,
- Veyis Ateş’in Sedat Peker ifşaları sonrası ekranlardan tamamen silinmesini,
- Mehmet Akif Ersoy’un uyuşturucu soruşturmasıyla gözaltına alınıp görevden alınmasını,
Habertürk’ün “lanet hikâyesi”nin güncel yansımaları olarak yorumladı.
“BASINA ZARAR VEREN BİR DÖNGÜ”
Çakır’a göre Habertürk örneği, Türkiye’de medya sahipliği ve yönetimindeki güç ilişkilerinin nasıl gazetecilik dışı alanlara kayabildiğinin en çarpıcı göstergelerinden biri. Skandallara karışan her ismin, yalnızca kendi kariyerini değil tüm gazetecilik mesleğini gölgelediğini vurguladı.
Habertürk’ü “Taksim’in kalbinde duran ama sürekli krizlerle anılan bir medya yapısı” olarak tanımlayan Çakır, kanalın 25 yıl boyunca basın tarihine “acı bir örnek” bıraktığını söyledi.





