ŞOK - Prof. Dr. Ersan Şen, "Türk Milleti ve Kurucu Değerlerin Işığında Meclis Komisyonunun Çalışmaları" başlıklı kapsamlı bir yazı kaleme aldı. Şen, komisyonun Türkiye’nin birliği, dayanışması ve demokratik değerlerin güçlendirilmesi açısından önemli bir adım olduğunu belirtirken, sürecin şeffaflık ve halkın bilgilendirilmesi temelinde ilerlemesi gerektiğini vurguladı.
"BU KABUL FARKLI KÖKENLERDEN GELEN VATANDAŞLARI ORTAK BİR KİMLİKTE BİRLEŞTİRMİŞTİR"
Ersan Şen'in anayasa tartışmalarına da değindiği yazısı şöyle:
"20 Nisan 1924 tarihinde 491 sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu, yani 1924 Anayasası yürürlüğe girmiş olup, “Beşinci fasıl Türklerin hukuku ammesi” başlığı altında yer alan 1924 Anayasasının 88. maddesinin birinci fıkrasında, “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, Türkiye’de yaşayan herkese din ve ırk farkı gözetilmeksizin vatandaşlık bakımından Türk denir. Anayasa, tüm kanunları bağlar ve kanunlar Anayasaya aykırı olamaz. Bu kabul; Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren millet olma bilincinin temel taşı olmuş, farklı kökenlerden gelen vatandaşları ortak bir kimlikte birleştirmiştir.
1982 Anayasasının 66. maddesi de; vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk sayılacağını belirterek, siyasi bir hak olan vatandaşlık tanımını korumuştur. Bu hüküm; etnik veya kültürel tanım değil, ortak bir siyasal ve hukuki aidiyetin ifadesidir. Üniter yapıda bir ulus devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'nde bundan başka vatandaşlık tanımına da gerek yoktur. Çünkü 1982 Anayasasının 10. maddesine göre; din, mezhep, etnik köken ayırımı gözetilmeksizin herkes eşittir.
"ÜLKEYİ VE MİLLETİ İLGİLENDİREN HER KONU MECLİSTE ŞEFFAF ŞEKİLDE KONUŞULMALI"
Demokrasi, halkın iradesinin şeffaf ve doğrudan yansıdığı bir yönetim biçimidir. Sandıkta seçildikten sonra; halka danışmandan, bilgi vermeden, halkın meclisi olan TBMM'de komisyon kurmak, bir "yenilikçi demokrasi" türü sayılamaz. Demokrasinin özü, halkı haberdar etmekten ve halka danışmaktan geçer. Mecliste şeffaflıktan ve halkın bilgisinden uzak geliştirilen hiçbir yöntem demokratik sayılmaz. Ülkeyi ve Milleti ilgilendiren her konu; Mecliste şeffaf ve denetlenebilir şekilde konuşulmalı, tartışılmalı ve karara bağlanmalıdır.
"TOPLANTILAR KAPALI YÜRÜTÜLÜRSE ŞEFFAF DEMOKRASİ OLMAZ"
Her zaman; halkın bilmesi katılımcı demokrasinin bir güzelliği, şeffaflık bu işin olmazsa olmazı dedik. Bir yurtsever olarak halkın her şeyi anında duyması ve bilmesi gerekir diye kaç defa söyledik. Siz vekilsiniz temsil ettiğiniz halktan neyi saklıyorsunuz? Toplantılar kapalı yürütülürse; bunun katılımcı, şeffaf demokrasi ile bir ilgisi olmaz.
"İLK DÜĞMEYİ YANLIŞ İLİKLEDİNİZ, BURADAN DOĞRU SONUÇ ÇIKMAZ"
Sürekli elde mikrofon halkın her şeyden haberi olacak diyerek otobüsün üstünden seslenen parti liderine, şimdi ses ver diyoruz. Temsil ettiğiniz parti Cumhuriyeti gizli saklı kurmadı.
Mecliste tartışılsın dedik, halk bilsin dedik, anında reaksiyon versin dedik, siz ilk dakikadan halkın bilmesini engellediniz, ilk düğmeyi yanlış iliklediniz, buradan doğru bir sonuç çıkmaz. Onun için toplantılar şeffaf olmalı ve konuşulanlar halkın bilgisine sunulmalı.
Bu Komisyon şeffaf olmazsa ve “PKK bir terör örgütüdür” kararını oybirliği ile almazsa, ilk başta masaya gitmek doğru olsa da orada durmanın anlamı kalmaz.
Asil vekile vekalet vermiş, hem de siyasi parametreler 180 derece farklı iken, şimdi vekiline ne konuştuğunu soruyor, vekil “söyleyemem, çok gizli” diyor! Böylesine mühim bir konuda, halk NEYİ, NİYE bilmeyecek? Gizlisi saklısı olmaz bu işin.
"MİLLETİN ADINI DEĞİŞTİRMEK İÇİN “DAHA KAPSAYICI” OLDUĞUNA DAİR İLERİ SÜRÜLEN ÖNERİLERİN KARŞILIĞI YOK"
Huzur içinde bir Ülke hepimizin ortak amacıdır. Ancak bu amaca giden yolda kullanılan dil, Cumhuriyet'in kuruluş felsefesi ve nitelikleri ile uyumlu olmalıdır. Milletin adını değiştirmek için “daha kapsayıcı” olduğuna dair ileri sürülen önerilerin karşılığı yoktur, çünkü yeni terimler getirmeye yönelik girişimler, birleştirici olmaktan ziyade toplumu ayrıştırır. Kapsayıcılık; mevcut kimliği güçlendirerek sağlanır, yeni isim ve terim arayışları ile değil. Bu durum; İngiltere'de de, Almanya'da da, Fransa'da da ve Rusya'da da ayrıdır.
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, ancak tüm çalışmalarını şeffaf olarak yürüttüğünde, "terör örgütüne terör örgütü" denildiğinde toplumsal güven kazanabilir. Sağlıklı temsili demokrasiler; farklı fikirleri bastırmakla değil, onları dinleyip değerlendirmekle güçlenir. Halkın endişelerini dikkate almak yerine, bunları etiketlemek, demokrasinin ruhuyla bağdaşmaz.
"'TÜRK MİLLETİ' KİMLİĞİ YALNIZCA BİR ANAYASA HÜKMÜ DEĞİL"
“Türk Milleti” kimliği yalnızca bir Anayasa hükmü değil, aynı zamanda Kurtuluş Savaşından bugüne taşıdığımız ortak hafızadır. Bu ulusüstü değer etrafında kenetlenmek; farklılıkları reddetmek değil, bu farklılıkların üzerinde yükselen ortak iradeyi muhafaza etmektir.
Sonuç olarak; huzurlu bir gelecek ve daha güçlü milli birlik için yapılması gereken, Anayasanın koruduğu ortak kimliğe sahip çıkmak, kimlik siyasetine kapı aralamamak ve bütün süreçleri milletin güven duyacağı bir şeffaflıkla yürütmektir."