İlahiyatçı ve yazar Ali Rıza Demircan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine Külliye’de bir görüşme yaptıklarını açıkladı. Demircan, 31 Ekim’den 1 Kasım’a geçen gece telefonunun çaldığını ve Cumhurbaşkanlığı sekreteryası tarafından arandığını belirterek, “Cumhurbaşkanımız Cumartesi günü saat 17.45’te beni kabul edeceklerini bildirdi” dedi.
Demircan, Mirat Haber adlı internet sitesinde görüşmenin detaylarını paylaştı:
Aylar önce çok yakın akrabasından müşterek bir dostumuz aracılığı ile ölümümden sonra gerçekleşmesini istediğim – ama nedense kendisine ulaştırılmamış olan – bir talebim var idiyse de görüşme talebim yoktu…
Yoktu da yaklaşık 55 yıl öncesinde başlayan, nadir görüşmelerle süregelen ve benim gıyabında kamuya açık eleştirilerimle birlikte ama imanî bir bilinçle yaptığım tercih ve küçücük manevi katkılarımla devam eden gönül rabıtamız vardı.
Hamdolsun ergenlik çağımızdan beri kıldığımız namazlarda okuduğumuz Fatihalarla yalnızca Rabbimizden istemenin sağladığı istiğna ile Cumhurbaşkanımız dahil hiçbir kişiden nefsimiz ve aile fertlerimiz için bir talepte bulunmadık. Biz istemedik ama manen dikkate alınmadığımızı söylememiz de vefasızlık olur.
Onun halen devam eden iktidarı döneminde ödediğim vergiler dışında devletimizle hiçbir ilişkim olmamıştır. Mirat haberimizi yayınlayan aile vakfımız ARDEV’in çalışmalarını genişletmek amaçlı bir merkez talebimiz için ise hâlâ beklemekteyiz.
Bir diğer anlatımla özgürlüğümüzü koruduk.
BENDEN DOKUZ YAŞ KÜÇÜK
Recep Tayyip beyefendi kardeşim benden 9 yaş küçük. Benim 1970 yılı başında henüz 25 yaşına girerken İstanbul Süleymaniye Camii Hatibi olarak görev yaptığım yıllar içinde o da Milli Selamet Partisi Beyoğlu ilçesi ve ardından İstanbul il gençlik teşkilatları başkanlığı görevini yürütüyordu.
Davetlisi olarak katıldığım toplantılarda onun tanıtımı ve mikron sunumu ile İslam’ı bir hayat düzeni olarak açıklayıcı nice konuşmalar yaptım.
BİR SAATE YAKIN SOHBET
Bir saate yakın süren sohbetimizde başı secdeli ve eşi örtülü bir kaymakam vekilimizin bile olmadığı 1970li dönemlerden geldiğimiz ve sorumluluğumuzun arttığı bu son dünya lideri olduğu etkili döneme kadar geçen süreyi fikir ayaklarımızla süratle dolaşıp günümüze geldik.
"ERBAKAN HOCAMIZ HARİÇ"
Samimi inancımıza göre o, karşıtları yanısıra bizim de kabul edebileceğimiz eksikleriyle birlikte Kamâl Atatürk dahil fakat merhum Erbakan hocamız hariç asrımızın demokratik seçimlerle iş başına gelmiş, mazbut yaşamlı en verimli ve de mümin devlet adamımızdır.
Devlet başkanımızla konuştuğumuzun bilinci, ama bir ağabey sıcaklığı ve özgünlüğü içinde güncel konulara değindik. Yapmamız gerektiği gibi bir hoca sorumluğu ve ciddiyeti ile ve yapıcı bir üslupla görüşlerimizi özetledik. Ama Osmanlının son döneminde başlayıp -Cumhuriyet müstesna- Lozan sonrası dönemde felakete dönüşen Batıcı devrimlere dayalı, çözümü milli mutabakatı gerektiren temel eğitim, hukuk ve iktisadi problemlerimize gereğince değinemedik. Ne var ki bütün ülkemiz insanını kuşatıcı olmamız gereğinde birleştik.
BİZ İSLAM’A İNANÇSIZLARDAN EMİR ALMAYIZ
Biz Allah’a ve onun yasalarına iman etmeyen ateist-deist kişiler veya seküler kurumlardan emir almayız ama o, bizim Rize’den ve Kasımpaşa’dan komşumuz olup İmam – Hatip’ten çizgimizi bilen bizden biri; geldiği yerin bilincinde olan halk çocuğu bir kardeşimiz…
Davet edilişimizin bir sebebi olabileceğini düşündüğümüz için ona, bir ricası hatta Ülkemiz için emir telakki edebileceğimiz bir arzusu olup olmadığını sorduk. Emir ne haddimize deyip zaten beklediğimiz ruh asaletini gösterdi.
Hulâsa, anladık ki kardeşimiz, siyasetin çıkarlarla rabıtalı ilişkilerinden bunalmış. Hoca otoritesi ve ağabey şefkatiyle ile kendisine, Allah’ın yardımını ve ebedi hayatın mutluluğunu hatırlatarak Ülkemiz ve Milletimize hizmet coşkusunu artıracak duacı, âkıl dostlara ihtiyacı var.
O, bana doğrulara özlemli güvenebileceğim bir devlet adamı olduğunu gösterdi. Ben de ona amasız ve fakatsız; yalnızca ve sadece rızaen lillah dost bir hoca olduğumu dile getirmeye çalıştım.
Bu arada gösterilen ilginin yalnızca bana değil Ülkemiz sevdalısı tüm hocalarımıza olduğunu da ifade etmek isterim.
Sözü bir dua ile bağlayalım:
“Allahım! Bizi insanların katında büyürken kendi katında küçülenlerden kılma. Bizi katında büyüterek yücelt.”
            




