Türkiye’nin hane yapısı son yirmi yılda kökten değişti. Bir zamanlar üç kuşak bir arada yaşayan büyük aileler yerini küçük ve bireyselleşmiş evlere bıraktı. 2008’de ortalama hane büyüklüğü 4 kişiyken, 2024’te bu sayı 3,1 kişiye geriledi. Üstelik artık her beş evden biri yalnız yaşayan bir bireyin yaşam alanı.
Research İstanbul’un verilerine göre, nüfus yüzde 25 artarken hane sayısı yüzde 60’tan fazla büyüdü.
Yani daha fazla insan, daha küçük evlerde yaşıyor ve bu da ekonomiden sosyal ilişkilere kadar her şeyi değiştiriyor.
YALNIZLIĞIN YÜKSELİŞİ
2010’da yüzde 7,5 olan tek kişilik hanelerin oranı bugün yüzde 20’ye çıktı. Yani her beş haneden biri yalnız yaşıyor. Gümüşhane’de oran yüzde 31’e kadar çıkarken, Batman’da yüzde 11 seviyesinde. Büyük şehirlerde genç profesyoneller yalnız yaşamayı tercih ederken, göç veren illerde yaşlılar yalnız kalıyor. Avrupa’ya göre hala kalabalık olsak da, hızlı biçimde “komşu gibi” bir toplum haline geliyoruz.
İKİ FARKLI TÜRKİYE
Şehirleşme bu dönüşümün en güçlü motoru. İstanbul’da ortalama hane 3 kişinin altına inerken, Şırnak’ta hala 5 kişiye yakın. Batı Karadeniz’de göçle yalnız kalan yaşlılar varken, Güneydoğu’da çocuk sesleri hâlâ evleri dolduruyor.
Bu fark harcama alışkanlıklarına da yansıyor: Kentte paket servis, kahve zincirleri ve dijital harcamalar öne çıkarken, kırsalda hâlâ mutfak masrafları ağırlıkta. TÜİK’e göre en yoksul kesimde gıda harcamalarının payı yüzde 36 iken, en zenginlerde bu oran yüzde 14.
DİJİTALLEŞMENİN ÇIĞ ETKİSİ
Teknoloji, aile yaşantısının dinamiklerini tamamen değiştirdi. Artık ortak sofralardan çok bireysel ekranlar var. 2011’de şehirlerde internet erişimi yarı yarıya, köylerde beşte bir oranındayken bugün hanelerin yüzde 90’ı internete bağlı. Köy kahvesinde bile artık yalnızca tavla pulları değil, telefon ekranları da masada. Dijitalleşme sadece gençlerin değil, Anadolu’daki yaşlıların da günlük rutini haline geldi.
YENİ NESİL TÜKETİCİ EĞİTİMLİ VE SEÇİCİ
2008’de gençlerin yalnızca yüzde 13,5’i üniversite mezunuydu. Bugün bu oran yüzde 45’e, kadınlarda ise yüzde 49’a çıktı. Bu da yalnızca iş gücüne değil, tüketim davranışlarına da yansıdı Yeni nesil artık markaları sadece fiyatla değil, değerleri ve deneyimleriyle değerlendiriyor. Yani alışveriş, cüzdan kadar kimlik meselesi haline geldi.
ÇALIŞAN KADIN, DEĞİŞEN EV
Kadınların iş gücüne katılım oranı 2005’te yüzde 24’tü, 2023’te yüzde 36’ya yükseldi. Bu artış, ev ekonomisini ve harcama önceliklerini dönüştürdü. Çalışan aileler tatil planı yapabiliyor, hazır yemek ve bakım hizmetlerine daha fazla yöneliyor. Ancak hala tek maaşlı hanelerin büyük bir kesimi var ve bu fark, tüketim kalıplarını keskin biçimde ayırıyor.
GELİR UÇURUMU DERİNLEŞİYOR
Türkiye’nin gelir dağılımı son yıllarda daha da açıldı. Gini katsayısı 2014’te 0,39 iken 2023’te 0,43’e yükseldi. En zengin yüzde 20 gelirin yarısını alırken, en yoksul yüzde 20 yalnızca yüzde 6’sına sahip. Ülke adeta iki katlı bir tüketim binasına dönüştü: Üst katta lüks markalar dolup taşarken, alt katta indirim marketleri tıklım tıklım. Orta sınıfın alanı ise giderek daralıyor.