Gazeteci Ruşen Çakır, son duruşmada 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılan ve tutukluluğu devam eden Fatih Altaylı hakkında dikkat çeken bir değerlendirme yaptı. Çakır, hem mahkeme atmosferini hem de verilen kararın perde arkasını anlatarak, Türkiye’de hukuk ve medya özgürlüğünün geldiği noktaya dair sert ifadeler kullandı.
MAHKEMEDE HERKES TAHLİYE BEKLİYORDU
Çakır, duruşmada bulunan hemen herkesin aynı beklenti içinde olduğunu belirtti: “‘Ceza almayacak’ diyen yoktu ama formülün ‘ceza + tahliye’ olacağı düşünülüyordu. Mahkeme salonunda avukatlar, gazeteciler, aile, arkadaşlar herkes tahliye bekliyordu. Büyük bir şok yaşandı.”
Çakır, savunmaların kapsamlı olmasına rağmen etkisiz kaldığını söyleyerek şunları ekledi: “Altaylı uzun bir savunma yaptı. Dört avukat emsal kararları koydu, doktrinden örnekler verdi. Ama iki duruşmada da hukukun neresinde olduğumuzu anlayamadım. Kararın önceden verildiği ortada.”
“SİYASİ BİR KARARDI”
Ruşen Çakır, kararın arka planına dair en kritik tespitini şu sözlerle yaptı: “Bu olayın hukukla alakası yok. Siyasi bir karardı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan adına bir müdahil avukatın davaya katılmasıyla işin rengi belli oldu. Bu karar sadece Altaylı’ya mesaj değil; gazetecilere ve muhalif topluma da gözdağı niteliğinde.”
MEDYA ÜZERİNDEKİ BASKIYA DİKKAT ÇEKTİ
Çakır, medya ortamının giderek daha baskıcı hale geldiğini belirterek KRT’nin kapatılması ve TELE1’e kayyum atanması gibi gelişmeleri hatırlattı. Bağımsız gazeteciliğin güçlükleri arttıkça toplumun desteğinin daha kritik hâle geldiğini vurguladı. “Türkiye’de medya üzerindeki baskı çok ağırlaştı. Vatandaşın bağımsız gazeteye, bağımsız gazeteciye sahip çıkması gerekiyor.”




