Her dönem pop müziğin zirvesinde yer almayı başaran, kaliteden asla ödün vermeyen, gezgin, şarkı ve söz yazarı sanatçı Attila Atasoy ile Gazete Yazıyor okurları için hoş bir söyleşi...

Duygusal yorumu ile yıllar boyu müzikseverlerin kalbinde taht kuran Attila Atasoy son çıkardığı şarkısı “Bir Varmış Bir Yokmuş” ile bir kere daha adını en çok dinlenenler arasına yazdırdı.


detail-photo-fancybox-0

Düş penceresinden gerçeğe... Yıldızlara ulaşılır mı bilmem ama ben gençliğimin yıldızına ulaştım. Hayran olduğunuz birinin sizinle ünlü değil de arkadaşmış gibi konuşması çılgınca. O bizim dönemimizin ‘Romantik Prensi.’ Duygulu, naif sesi, muhteşem yorumları ve böyle harika bir sanatçıyla röportaj yapma şansını elde etmek benim için dünyalar demek. Ben yıldızıma ulaştım. 


detail-photo-fancybox-1

Her dönem pop müziğin zirvesinde yer almayı başaran, kaliteden asla ödün vermeyen, gezgin, şarkı ve söz yazarı sanatçı Attila Atasoy ile Gazete Yazıyor okurları için hoş bir söyleşi gerçekleştirdik. Sanatının ilk başlangıcından 50’nci yılına kadar geçen müzik hayatını, maceracı ruhunu,  gezginliğini, aşklarını konuştuk. Ve biz kadınlara da ayrıca özel tavsiyeleri var.

detail-photo-fancybox-2

Şöhrete adım attığınız yıllar. O dönem nasıl geçti ve ilk şarkınız?

1973 yılında Şenay’ın  “Sev Kardeşim” şarkısını ilk kez söylediği programda ben de hömhömhöm, diyerek Âşık Kerem’den bestelediğim “Zengi Dağı” adlı şarkıyı gitarımı çala çala söyledim. Tabi ki daha öncesi var. Bunun yanında tiyatro, folklor, dans da oldu. Anlayacağınız her yere bulaştım ben. Siyah beyaz televizyonla birlikte orada amatör solistler, topluluklar programı açıldı onun da yapımcısı Yavuz Gökmen’di. Kendisi beni dinleyince sesimi çok beğendi ve beni Ankara Radyosu’na götürdü. Orada kendi sesimi dinlediğim zaman çok şaşırdım bu ben miyim dedim. Sesim bana kalın geldi. Evde ne teyip var ne telefon. Zaten üniversite öğrencisiyim gündüz çalışıyorum.

detail-photo-fancybox-3

“PLAĞI OLMAYANA KIZ VERMEK DEĞİL RÖPORTAJ YAPMIYORLAR”

Hafta sonları da grup Yeni Türkü olan elemanlarla çalışıyordum, onlar da talebeydi. Hepimiz Ankara Poyraz Reklam Ajansı’nda türkü modernizasyonları, Türk Sanat müziği çalışmaları benim bestelerimin aranjeleriyle uğraşıyorduk. Çok idealist çocuklardık. 1970’li yılların birinci dönemi... Şenay ile çıktığımız aynı programda ‘Sev Kardeşimle’ Şenay meşhur oldu. Şerif Yüzbaşıoğlu eşi ünlü orkestra şefi. Beni çok beğeniyordu. Ben de kendisini, sıkboğaz ederek plak yapmaya ikna ettim. İstanbul Gelişim Orkestrası ile canlı olarak stüdyoya girdik, ilk plağımı 1974 yılında çıkardım. Plak önemli ama. Plağa olmayana kız vermek değil de röportaj yapmıyor dergiler. Gittim Hey dergisine. “Plağı olmayanla röportaj yapmıyor musunuz?” diye sordum. Yener Süsoy bana baktı baktı, “Hayır” dedi. Hırs yaptım.

detail-photo-fancybox-4

“EUROVİSİON YARIŞMASINDA İKİNCİ OLDUM”

1974’te ilk plağım “Cüce” çıktı ve röportajlar başlamış oldu. Öyle başladı maceram. Sonra Eurovision yarışmasında ikinci oldum. Türkiye de ilk kez yapılan, anlamlı bir yarışmaydı. Timur Selçuk ile beraber çalışmaya başladık. Arkasından daha çok şöhret geldi. Sonrasında plaklarım gelmeye başladı. Bu arada ben daha talebeyim ve bütün bu basamaklar o dönemde oldu.


detail-photo-fancybox-5

“TİCARETE KAFAM ÇALIŞMIYOR”

Eczacılık nasıl başladı?

Mezun olduktan sonra uzun bir süre çalışmadım. Artık kötü yola düşmüştüm annem ve babamın deyimiyle. Gazinolarda ve gece kulüplerinde çalıştım. Askerlik sonrası 1980’de İstanbul’a yerleştim. 1982 yılında her şey çok kötüye gitmeye başladı. Banker faciaları ve o dönemde benim de param battı. İşler de o kadar iyi gitmeyince eczane açmaya karar verdim. Annemle birlikte 29-30 yıl kadar devam ettirdik. Ama işin ticari kısmını başaramadım, battım. O zamanın eczane koşulları çok farklıydı. Şu anki eczaneler ticarethane gibi çalışıyor. Geleni de geri çeviriyordum. ‘Sen bu ilacı alma. Git evde şunla şunu karıştır, bunu iç.' diyordum. Çünkü bilinçsiz ilaç tüketimi var. Aslında ilacı dozunda alırsanız faydalı. Yoksa zehirdir. Esnaflığa, ticarete çalışmıyor kafam. Bu yüzden eczacılığı annemin desteğine rağmen yürütemedim.  Aklım fikrim müzikte. Para kazanamadım.

“SANIRIM BOYUM KISA KALDI”

Sanat camiasının her dalında vardınız. Peki, sinema oldu mu? Sizin için ne ifade ediyor?

Ben tam bir sinema aşığıyım. Filmleri sinemada seyretmeyi tercih ederim. Hatta kendi başıma bile seyrederim. Bütün klasikleri bilirim. Yerli ve yabancı hiç fark etmez hepsini takip ederim. Sinema oyuncusu ve yönetmeni olmak isterdim gençken. Sanırım boyum kısa kaldı ve teklif gelmedi. Bir kere teklif geldi O da şarkıcıyı oynayacakmışım. Ben idealist sinemacıyım. Sosyal içerikli teklifler gelmedi maalesef. Bu yüzden sinema benim için çok değerli izleme sanatı ve faaliyet alanı. Ve en önemlisi, sinemada mısır yemek yasaklanmalı, kıtır kıtır seslerden ne izlediğinizi anlamıyorsunuz. Bu yüzden kaç kez kavga çıkardım. Sinemanın huysuz çocuğuyum. 

Astroloji merakınız?

Sanırım ben her şeye meraktan gideceğim. Nedense bilinmeyenler ilgimi çekiyor. Evet, astrolojiye merakım var. Bir zamanlar epeyce araştırdım. Çok doğru verilerine ulaştım. Sadece burç değil. Güneş konumu, açıları, doğduğu enlem-boylama göre aldığı, yükselenler, güneşin bulunduğu evler önemli. Bir kişiyi sadece burcuna göre yorumlamak çok yanlış. Astrologlar para kazanacak ya. Genelleme yapmak zorundalar. Kimse o burç değil. Herkes bir bileşim. Yoksa tek tip insan olur. Ben sadece eğlence kabilesindenim ve ilgileniyorum zaman zaman. Arkadaşlarla bir araya gelince dedikodu yapıyoruz. Birilerini çekiştirirken aman bunun ‘Ay’ı buradadır gibi gibi tatlı sohbetlerimiz oluyor.

“GEZGİNLİK BANA HAYATTA ÇOK ŞEY KATTI”

Gezginlik maceranıza gelirsek, nasıl başladı?

Hep içimde olan bir şeydi. Farklı kültürler, farklı coğrafyalar. Ben Yay burcuyum ne de olsa. Bütün kâşifler Yay burcundan çıkmış. Öğrenebildiğim kadarıyla Kristof Kolomb ve Macellan da Yay burcuymuş. Bu yüzden uzaklar, farklı kültürler hep beni çekmiştir ve yollara düşmüşümdür. Yollar da benim hakkımdan gelmiştir. Çünkü düşe kalka öğreniyoruz hayatı ya. Hatalarımız oluyor. Kimse bize,  hele ki bu piyasada benim sülalemden kimse yok. O zaman popçu ya da topçu olmak günahtı. Analar karalar bağlardı. Bizim sülalede hep asker çıkmıştır. Bir tek kötü yola düşen ben oldum. Şaka bir yana bu yönden gezginlik bana hayatta çok şeyler kattı. Bu arada 158 ülke gördüm.

“YENİ ZAMANA BİR ELEŞTİRİ, GÜNAH ÇIKARMA VAR”

Ve 50’nci yılınıza özel son şarkınız. “Bir Varmış Bir Yokmuş” hikâyesi nedir?

Daha önce yazıp kenara attığım şarkılarımdan bir bu. Gününü bekliyordum. Biraz felsefe var. Kendi kuşağıma biraz gönderme var. Onu beceremedik, şunu yapamadık, ayak uyduramadık anlamında ama bunu kendime ve karşımdakinin şahsında benim kuşağa bir dokundurma yapıyorum. Hafif, ama eylenerek 50’nci yılımı kutluyorum Artık beğenen beğenir beğenmeyeni bilmiyorum. Benim kuşak beğeniyor ama gençlerimizi bilmiyorum. Eğlenceli, matrak hafif bir şekilde kendimle ve benim kuşakla dalga geçiyorum. Yeni zamana bir eleştiri, günah çıkarma var. Beste, söz, her şey bana ait. İroni yapıyorum aslında.

Kızınız Ada’nın sanat merakı var mı?

Kızım Ada hem avukat hem sporcu oldu o yüzden çok memnunum. Kayak şampiyonluğu ve antrenörlüğü var. Şuan Hollanda’da yüksek lisans yapıyor. Şarkıcı olacak diye ödüm kopmuştu. Ama bir müzik koroları var arada ben de dinlemeye gittim. İnsanın bir kültürünün oluşması lazım. Herkes müzik yapmalı. Müthiş bir terapidir. Meşhur olacaksın diye bir şey yok. 

“DAHA ÇOK HUZURU DAHA AZ PARAYI SEÇTİM”

Şöhret olmak zor mu? 

Zor tabi. Benim gibi doğal yaşamı çok seven, bir tişört, bir şort ya da eşofmanla dolaşmak ve her yere rahat bir şekilde girivermek isteyen biri için tanınıyor olmak çok zor. Bir de sarıyım ya ben istediğin kadar şapka, gözlük tak insanlar seni tanıyor. Düzene aykırı bir yaradılışım var açıkçası. Her zaman daha çok huzuru daha az parayı seçtim.

“EVİM LUNAPARKIM GİBİ”

Bu arada şapkanız ve siz?

Deli kızın çeyizi gibi her yer şapka dolu. Evimin her yanı gittiğim ülkelerden aldığım objelerle ve şapkalar ile dolu. Evim lunapark gibi. Ev değil zaten ‘çocuk oyun evi’ gibi, aslında kreş. 

“TİTİZ VE TERTİPLİYİM”

Titiz misiniz?  Düzen sizin için ne ifade ediyor?

Çok titiz ve tertipliyim. Dağınıklığa hiç tahammülüm yok ve yorar beni. Güneşim 6. Evde Başak burcunun evinde, bir de ayım Boğa’da düzen seven biriyim yani. Sadece Yay olsam daha kalender olabilirdim. 

“ZOR VE SANCILI ZAMANLARDAN GEÇTİM”

Siz ve evliliğiniz?

1994 yılında evlendim. Bu evlilikten Ada isminde çok başarılı bir kızım var. O dönemlerde üst üste aksilikler ve olumsuzluklar yaşıyordum. Her şey olumsuz sonuçlanıyordu. Hayatıma düzen gelsin diyerek evliliği tercih ettim. Maalesef hüsranla sonuçlandı. Bazen hayatı olumsuz yaşamanız gerekiyor ve ben de böyle zor, sancılı dönemlerden geçtim. Gönül isterdi ki evlilik sürsün bir de çocuğunuz varsa. Ama olmayınca olmuyor. Yaşanması gerekiyor ve yaşıyorsunuz. Bu arada aklınız fikriniz müzikte. Yapıyorum yapıyorum istediğim hedefi tutturamıyorum. Ama üretmek önemli. O kadar çok bestem var ki ya da şarkı sözü. Geleceğe yapıyorum şarkılarımı dedim kendimi ikna ettim. Ayrıca tutmasa da olur önemli olan üretmek ve bu anlamda gayret sarf etmek, emek vermek. Her şey tutacak diye bir şey yok. Türkiye’nin gündemi hızla değişiyor. 2002’ye kadar boşanma sürecimim sonunda İngiltere’ye gittim. Orada dil okuluna gittim. Sonrasında kendime gelmeye başladım. 2002 de piyasaya yeniden albüm çıkararak hayat dönmüş oldum. Oradaki anılar tuttu çünkü.

VE AŞK’A DAİR

İlk aşkınız kimdi? Ya da iz bırakanlar?

İlk aşkım eczacılık yaparken isim vermiyorum. O da aynı meslektendi. Aşk anlamında ikincisi de biliyorsunuz ki tiyatrocu Nilgün Belgün’dü. Birçok ilişkim oldu. Evet, diğer ilişkilerimde önemliydi güzeldi. Ama duygu anlamında, aşk anlamında acıtanlar, iz bırakanlar bu iki isim oldu.

İz bırakan bir iki kişi mi oluyor?

Evet, iz bırakan birkaç kişi oluyor. Belki üç. Beşte olabilir bu size ve yaşadığınız ilişkiye bağlı. Evlendim, ayrıldım ama aşk anlamında 2 kişi aklıma geliyor. 

Şuan âşık mısınız? 

Yoo...

Aşk değildir ama hayatı paylaştığınız biri var mı?

Evet. Arkadaşça zaman zaman görüşüyoruz. Yoğun bir durum yok henüz. 

Bizim yaşlarımızda aşk evrim mi değiştiriyor?

Arkadaşlık daha önemli bir hale geliyor ama tabi ki seks de önemli. İkisini buluşturmaya çalışıyoruz. Dengeler önemli.  Zaten uzun bir ilişkiden yeni çıktım. Çok iyi çok değerli biri olmasına rağmen elinde olmadan beni fazla mı sevdi ya da hapsederek mi sevdi. Ben de özgürlüğüme düşkün biri olarak devam ettiremedim. Esir alınmaya başlamıştım. Medeni bir şekilde konuşarak çözüm getirdik ve yolumuzu ayırdık. Beni seveceksen boğmadan sevmelisin. 

Ve Attila Atasoy’dan kadınlara ‘Aşk’ tavsiyesi:

“Bir erkek ne kadar rahat bırakılırsa o kadar size gelir”

Bir erkeği ne kadar özgür bırakırsanız o kadar size gelir. Boğmayın. Üstümüze gelindikçe biz inadına yapmaya çalışıyoruz. Yaradılış hatası galiba. Ama biz erkeklerin dışarıda biraz hoplayıp zıplamamız mı gerekiyor, bilenmemiz mi gerekiyor bilmiyorum ama bunu lütfen size ihanet olarak algılamayın. Erkek ne kadar rahat bırakılırsa o kadar size gelir. 

Zor bir insan mısınız?   

Hayır, arkadaş olarak çok iyi biriyimdir. İlişkilerimde de dediğim gibi özgür ve rahat bırakılırsam çok kolay bir insanım. Arada bir de içine kapanıklığım vardır. Öyle her zaman ha ha, hihi yapamam. Her gece barda gönlüm hovarda değilim yani. Gençliğimde belki yapmışımdır. Ama artık aklım başımda. 

En üretken olduğunuz dönem?

Acılı, üzüntülü zamanlarda daha çok ürettim. Mutlu zamanlarda da ürettiğim oldu ama acılardan beslendiğimi itiraf etmeliyim.

Ben de ruh halime göre sizin şarkılarınızdan paylaşıyorum. Her ruh haline göre şarkılarınız var.)))

Bir de her hava koşullarına göre şarkılarım var benim. Fırtına var, yağmur var. Bir tek kar yok. Ben hep şarkılarımı geleceğe yapıyorum. Bu yüzden her ruh haline göre şarkı bulabilirsiniz ben de.

Ben 16 yaşımda da sizin şarkılarınızı duygulu dinlerdim 50 yaşıma geldim hala duygu yoğunluğu yaşıyorum” diyorum fotoğraflarımızı çeken meslektaşım İrem Karataş’tan hemen akabinde bir soru geliyor. 

Ama artık duygulu dinleyici ne kadar var?

Sevgili Attila Atasoy hemen cevap veriyor:

 “ Benimle büyüyenler işte böyle, duygu yüklü oluyor” 

Sizin bilmem ama biz böyleyiz diyerek İrem’e hava atıyorum. Atasoy’da beni destekliyor yeni nesil ‘Rapçi’ diyerek.

İrem’den karşı atak geliyor. 

“Yo, hayır herkesi aynı kategoriye sokmayın.” 

Attila Atasoy hemen ortamı yumuşatıyor.

Yeni nesilden kimleri beğeniyorsunuz? 

Çok sevdiğim çocuklar var. İlk aklıma gelenler Edis, Buray, Emircan İğrek, Zeynep Bastık ve ismini sayamayacağım yetenekli genç arkadaşlarımız var. Hepsinin yolları açık olsun. 

Okuyucularımıza vermek istediğiniz mesajınız var mı?

Ülkemize ve dünyamıza huzur gelsin. Hepimiz mutlu ve huzurlu olalım.