Pembe Panter efsanesi, gerçek dünyada değil, beyazperdede başlamış bir hikayedir.
1963 yılında Blake Edwards tarafından yazılan ve yönetilen "The Pink Panther" adlı bir filmle başlayan efsane, izleyicilerin gönlünde taht kurmuştur.
Efsane, değerli "Pembe Elmas" adlı bir mücevherin çalınmasıyla başlar. Bu nadir elmas, Hint prensi tarafından verilen bir hediyedir. Mücevher, Fransız Rivierası'ndaki bir lüks otelde sergilenirken, soyguncu elması çalar. Bu olay, uluslararası bir skandala dönüşür ve polis olayı çözmek için görevlendirilir.
Ancak filmde, hırsızlık olayının yanı sıra bir başka karakter de öne çıkar: Pembe Panter. Pembe Panter, hırsızın kullandığı bir takma isimdir ve elması çalan kişinin kim olduğunu bulmaya çalışan dedektiflerin arayışını komik ve heyecan dolu bir şekilde engellemektedir.
Pembe Panter, çalınan elması kendi çıkarları için geri almak isteyen suçlu Jacques Clouseau'yu takip ederken, bir dizi komik olaya neden olur. Jacques Clouseau, beceriksiz ve sakar bir dedektiftir ve Pembe Panter onun peşinden koşarken, her adımda trajikomik durumlar yaşanır.
Filmde Pembe Panter, esrarengiz ve çekici bir karakter olarak tasvir edilir. Onun çalınan elmayı ararken yaptığı hatalar, gülünç kaçışları ve zarif davranışları, izleyicilerin sempatisini kazanır. Pembe Panter'in kendine özgü gülen yüzü, onu efsanevi bir figür haline getirir.
"The Pink Panther" filmi, beşinci dalga kahkaha anlayışının temsilcilerinden biri olmuştur ve Pembe Panter karakteri, mizahi sahneleri ve unutulmaz kahkaha anlarını içeren bir komedi serisinin başlangıcını oluşturmuştur. Pembe Panter efsanesi, beyazperdedeki popülerliğinin yanı sıra, daha sonraki yıllarda çizgi filmlere, çizgi romanlara ve hatta video oyunlarına da ilham vermiştir.