Bazı belgeseller bir kariyerin dökümünü yapmakla kalmaz, karakterin derinlerine iner. “Arda Turan: Yüzleşme”, tam da bunu yapıyor.
Futbolseverler için Arda ya kahraman ya da günah keçisi olmuştur. Oysa bu belgesel, onu başarı ve başarısızlık ekseninde değil, psikolojik dönüşümüyle ele alıyor.
22 yaşında Galatasaray kaptanı olmak büyük bir onur gibi görünse de, belgesel bunun Arda için bir dönüm noktası olduğunu gösteriyor. Genç yaşta sırtına yüklenen sorumluluk, onu sadece bir futbolcu değil, bir kurtarıcı olmaya itmiş. En mutlu günlerini Madrid’de yaşarken, Türkiye’ye döndüğünde büyük bir kaosun içinde buluyor kendini.
Belgeselin en güçlü yanı, Arda’nın hatalarını saklamadan, izleyiciye sunması. Ancak bazen gerçekten yüzleşip yüzleşmediğini sorguluyorsunuz. Yanlış yaptım dese de, çoğu zaman ardından gelen “ama” ile kendini savunmaya geçiyor. Biliyorsunuz “ama” bir önceki cümleyi geçersiz kılıyor.
Bir Afrika atasözü der ki: “Köyü tarafından sevilmeyen çocuk, o sıcaklığı hissetmek için köyü ateşe verir.” İşte Arda’nın hikayesi de tam olarak bu. Arda Turan’ı sevip sevmemeniz fark etmeksizin, bu belgesel izlenmeye değer.