Bir geçmiş zamanı düşündüm bir de bugünü. Çocukluğumu, gençliğimi ve daima genç kalacağım bu zamanı.

Daha saygılı, daha adaletli, sözünde duran , ekmeğimizi bölüşen, kavga etsek de küs durmayan, sadakat duygumuz yüksek nesillerdik. 

Şimdi ne değişti ki çıkarlarımız uğruna birbirimizi harcar olduk.
Konuşurken bile adabı unuttuk saygısız bir dil uslubu kullanır olduk.

Lise dönemimde "Beşeri Münasebetler" ( İnsan İlişkileri) adı altında bir dersimiz vardı.
Arkadaşlarla ne işimize yarayacak? diye konuşurduk.
Şimdi anlıyorum konunun içeriğini, hayatımın her alanında gördüm faydalarını.
İnsana değer vermek hatta yaşayan her canlıya saygı duymanın önemini.

Sevmiyorum; saygısız, sevgisiz, menfaat - çıkar insan ilişkilerini.
Paylaşmanın ve saygının en büyük erdem olduğuna inanarak yazımın devamında çok beğendiğim yazıtla tamamlıyorum.

Eski Türk yazıtlardan birinde şöyle yazar :
Kuzu dizlerinin üzerine çökerek annesini emer ,
Karga yaşlı annesini besler ; 
Bunun adı :
" saygılı davranmaktır ."
Horoz  şafak vakti öter , 
Yaban kazları 
Her bahar kuzeye 
Her sonbahar güneye uçar ; 
Bunun adı :
'' söz tutmaktır .'' 
Yeşilbaşlı ördek eşini kaybettikten sonra ölene kadar yeni bir eş bulmak istemez .
Bu :
'' sadakat '' 
Olarak adlandırılır
Bir geyik iyi bir otlağa rastladığında yaşadığı sürüyü oraya davet eder ve paylaşır , 
Karınca yemek gördüğünde bütün koloniyi oraya çağırır ; 
Bunun adı :
'' adalettir .'' 
Eğer bir insan bu erdemlere sahip değilse :
Hayvandan beter bir halde yaşıyordur .!
Bir Türkmen duası da şöyledir :
Tanrım , 
İlk önce,
Dağa taşa ver ,
Ormana , 
Hayvanlara , 
Suya ver .
Ondan sonra :
İnsanlara , 
Kapı komşuya , 
Muhtaç olana ver .
Kalırsa , 
En son bana ver.

Herşey saygıdan ibarettir. Sevgiyle kalın.