Cumartesi sabahı…Kahveni alıyorsun, telefonun ekranına bakıyorsun. Herkes çok mutlu, değil mi?
Birinin eşi sürpriz yapmış, diğeri tatilde, öbürü “yine çok şükür” yazmış altına kalplerle.
Sanki her şey yolundaymış gibi.
Ama değil.
Çünkü hepimiz “mış gibi” yaşıyoruz.
Mutluymuş gibi, başarıyormuş gibi, güçlüymüş gibi…
Sosyal medya böyle bir yer işte.
Parlak, eğlenceli, gösterişli…
Ama bir o kadar da yalan.
Bence sosyal medya modern çağın tiyatrosu artık.
Biz de oyuncuyuz.
Ama sahneden inince, replikler bitiyor.
Işıklar sönünce, gerçek yüzümüz kalıyor.
Artık insanlar iki ayrı hayat yaşıyor.
Bir “ekrandaki ben” var, bir de “gerçekte yaşayan ben.”
Ekrandaki ben hep gülüyor, geziyor, başarıyor, “hayatı dolu dolu yaşıyor.”
Gerçekteki ben ise yorgun, kaygılı, kırılgan, sessiz.
Instagram’da herkes cennetlik.
Aşık, huzurlu, sporcu, vegan, meditasyon uzmanı…
Bir tek melek kanatları eksik!
Filtreli yüzler, kurgulanmış mutluluklar,
ve tabii o kocaman, mıç mıç sahte aile fotoğrafları…
Birbirine yabancı insanlar, bir karelik sevgiyle “mükemmel aile” pozu veriyor artık.
Çünkü aile bile bir dekor oldu bu çağda.
Facebook’ta herkes filozof.
Her gün bir Mevlâna, arada Nietzsche serpiştiriliyor, biraz da özlü söz, tamamdır.
“Hayat kısa, kuşlar uçuyor” yazmışlar, ama kimsenin başını kaldırıp gökyüzüne baktığı yok.
Twitter’da herkes kahraman.
Herkes vatan kurtarıyor.
Herkes çok zeki, çok politik, çok “doğru.”
Ama kimse kimseyi dinlemiyor.
Herkes kendi yankısına âşık.
Televizyonda haberlere bakıyorsun:
“Ekonomi uçuşta”, “Her şey yolunda.”
Gerçekteyse hayat bambaşka.
Bir yanda kredi kartı borcuyla boğuşanlar,
bir yanda işsizlik, bir yanda geçim derdiyle tükenen aileler…
Ev kirasını ödeyemeyen, çocuğuna harçlık veremeyen binlerce insan…
Ama sosyal medyada herkes hâlâ çok mutlu muş gibi.
Yine de herkes “iyiymiş gibi” davranıyor.
Çünkü mutsuzluk paylaşınca beğeni almıyor.
Bir çift yüzlü çağ bu.
Bir yüzü filtrede, diğeri hayatta kayıp.
Bir kimlik sanal, diğeri suskun.
Gerçek duygular sansürlü artık.
Ağlamak zayıflık sayılıyor, yorgunluk “negatif enerji” diye etiketleniyor.
O yüzden herkes gülüyor.
Ama kimse gülmüyor aslında.
Ve biz bu sahte dünyanın içinde gerçekten uzaklaştıkça, kendimizden de uzaklaşıyoruz.
Oysa mutluluk hâlâ orada…
Bir kahve kokusunda, bir dost selamında, bir çocuğun gülüşünde.
Hayatın en güzel hâli, aslında kameraya bakmadığımız o anlarda gizli.
“Mış gibi” değil, “iyi ki” diyerek yaşamak gerek.