“Petrol”, Sabahattin Ali’nin yazar olmaya karar vermesini sağlayan bir roman… Pulitzer ödüllü Upton Sinclair’in iki başyapıtından biri.




Sinclair, tam 11 yıllık bir emeğin ardından kaleme aldığı bu kitapta, baba-oğul ilişkisinden yola çıkarak, -gerçek olaylarla kurguladığı- petrol endüstrisinin bütün boyutlarını gözler önüne seriyor. 
“Amerikan Yüzyılı”nın başlangıcından yola çıkarak; rüşvet, yolsuzluk, medya manipülasyonu ve usulsüzlüklerle büyüyen sermayenin barındırdığı çelişkiler tüm sertliğiyle hicvedilirken, bu çarkı döndüren arazi sahiplerinin, tarikat liderlerinin, petrol baronlarının, politikacıların ve Hollywood “yıldız”larının iç dünyası da anlatılıyor. 




Ve okur, baş döndürücü ve provoke edici bir serüvene sürükleniyor.
Ayrıca kitaptan, ABD-Rusya çatışmasının tarihine, yani başlangıcına ilişkin çarpıcı bilgiler de öğreniyorsunuz.
Upton Sinclair’in öyle sade ve akıcı bir üslubu ve öyle harika bir kurgusu var ki; 592 sayfayı bir an önce bitirmek için çaba harcıyorsunuz. 
Daha önce Sinclair’in otomotiv devi Henry Ford’u anlattığı “Sanayi Kralı”nı okumuştum ve onunla da ilgili bir şeyler yazmak istiyordum, çünkü çok ilginç bir kişilik. Örneğin bu romanı yazdıktan sonra, bastırmak ve dağıtmak için önüne bir hayli güçlük çıkarılınca, bizzat -fotoğrafını iliştiriyorum- satmış! Artık “Şikago Mezbahaları”ndan sonraya kaldı…
Adet olduğu üzere kitaptan; 
“Oraya gidip ne yapacaksın ki?”
“Sağduyusu ve nakit parası olan birini buluncaya kadar bu işin peşini bırakmam.”