“Anne, sokağın karşısında bir adam var, atsız yürüyen bir araba yaptığını söylüyor!” diye başlıyor Sinclair’in ‘Sanayi Kralı’.

Bir gerçek karakter –Henry Ford-, bir kurgu karakterin –Abner Shutt- paralel yaşamlarını o kadar iyi anlatıyor ki, adeta onlarla birlikte yaşıyorsunuz. Özellikle “dar görüşlü bir köylü kafasına sahip, dahi bir makinist” olan Henry Ford’daki değişim ve dönüşüm –ki Sinclair gerçek olaylardan esinlenerek yazmış- okuru hayrete düşürüyor.

Düşünün; hayata büyük ideallerle başlayan, en iyi arabayı yapan, en ucuza satan, işçilerine en iyi ücreti veren, 1. Dünya Savaşı’nı sonlandırmak için canını da tehlikeye atarak, milyon dolarlar harcayan Henry Ford’un; sürekli işçilerinin ücretini

indiren, maliyeti düşürmek için özel birimler oluşturan, Nazilerle iş birliği yapan, hatta onlara maddi destek sağlayan, Hitler’in safında yer alan, daha önceleri onlarla konuşmak, onlarla birlikte olmak, onlara bir şeyler anlatmaktan büyük keyif aldığı

işçilerinden korunmak için adeta bir ordu kurma gereği duyan Henry Ford’a, “feodal senyör” e dönüşmesini o kadar iyi anlatıyor ki; içinizden şöyle diyorsunuz; milyar dolarlar, hiç kimsenin olduğu gibi kalmasına izin vermez!

 “Dar görüşlü bir köylü kafasına sahip, dahi bir makinist” fırsatı ele geçirdiğinde bir canavara dönüşürken, öteki karakter işçi Abner Shutt ise yaşadıkları, daha doğrusu Ford’un yaşattıkları nedeniyle, iyice bir edilgenleşip, tam bir konformist olup

çıkıyor.

Sinclair romanının fonunda, ABD’nin sanayileşme sancıları ve dünyanın en güçlü sendikası, ABD otomotiv sendikasının –daha sonra mafyalaşmıştır, Jimmy Hoffa filan…- kuruluşu var. 

Ki zaten Türkçe’ye ‘Sanayi Kralı’ olarak çevrilen ‘The Flivver King: A Story Of Ford-America –Külüstür Kral: Bir Ford-Amerika öyküsü-, ABD’de, Amerika Otomobil İşçileri Sendikası (UAW) tarafından 1937’de yayınlanıyor. 

Mutlaka okunmalı…