Yaptığım araştırmalar doğrultusunda söyleyebilirim ki bir çoçuk yüzme fikrine ilk kafa yorduğunda yüzmeye başlamasına veya yüzme fikrinden vazgeçmesine sebep olabilecek birkaç ana faktör vardır. Bunlar içerisinde motive edici sebepler olabileceği gibi kısıtlayıcı nedenlere de ulaşabiliriz.
Ebeveyn ve çocuğun yüzmeye karşı korkusunu yenebilme isteği, ebeveynin kendisinin yüzmeye olan ilgisi, isteği veya kendi yeteneğini çoçuğunda görme arzusu, çocuğun yüzmeyi sevip ailesini teşvik etmesi, bireysel ve olimpik bir spor branşı olması, ortam ve koşulların ebeveynin imkanlarına en iyi uyabilen spor branşı olması, belki de geleceğin çok iyi bir yüzücüsü için uygun ortamı sağlanmış olacaktır.
Bu noktada çocukların ailelerine bağlanma stillerine de değinmekte fayda olduğunu düşünmekteyim. Bebeklik çağından itibaren ebeveynlerine güvenli bağlanan çocuklar güvensiz bağlanan çocuklara göre yeni deneyimlere atılmakta daha cesur olabileceklerdir. Bu güvenli bağlanma stili çocuğun kurduğu bütün sosyal ilişkilerdeki güven temelini oluşturmaktadır. Suyun içinde olma fikri insanoğlu için ilk bakışta ürkütücü bir fikir olsa bile ihtiyacı olduğunda güvenebileceği insanların çevresinde olduğunu bilmek sporcu adayının yüzme konusundaki hevesini ve cesaretini arttırıcı bir etmen olacaktır.
Bir antrenör uzun zamandır çalıştırmakta olduğu sporcularını tek tek incelediğinde hepsinin farklı bir karakter, kişilik veya davranış sergilediğini gözlemleyebilir; peki buna sebep olan ana etmen ne olabilir hiç düşündük mü?
Örneğin arkadaşlarına karşı yardımsever, antrenmana zamanında gelen, sorumluluk sahibi ve disiplinli bir yüzücüye sahip olabiliriz; tam tersi özellikleri olan yüzücülerle de çalışabiliriz. Doğduğumuzda bizler için en önemli eğitimin başladığı, bize aktarıldığı yere, aile ortamına gidelim o vakit. Ebeveynlerin çoçuk yetiştirme davranışlarında temel kültürel farklılıklar olduğu gibi homojen kültürel özelliklere sahip aileler arasında bile belirli düzeyde farklılıklar gözlemlenebilmektedir. Kültür içi farklılıkları incelediğimizde Belsky’e göre ebeveylerin çoçuk yetiştirme tarzının üç temel belirleyici etmeni vardır bunlar hem ebeveynlerin hangi tarzı kabul edeceklerini hemde kabul edilen tarzın çoçuk üzerindeki etkilerinin ne olacağını belirler. Sırasıyla ebeveynlerin bireysel özellikleri ve kaynakları, çoçuğun bireysel özellikleri ile yapısı ve son olarak da ebeveyn ve çoçuğun yer aldığı sosyal çevre, kişisel özellikleri ve karakteristik yapıyı tanımlar.
Yüzücülerde genel olarak vakaları incelediğimizde karşılaştığımız en önemli olumsuz etmenlerden bir tanesinin henüz kendini tanıyamamış, karakteri ve kişiliği oturmamış sporcuların birbirleri ile rekabet içinde oluşu, kendilerini hep kıyaslama içerisinde bulmaları olarak görmekteyim. Bu durumun altında yatan en önemli sebepleri incelediğimizde ise ebeveynlerin baskısı ve davranışları olduğuna inanmaktayım.Yüzücünün aile ortamında konuşulan konuları, ısrarcı bir şekilde istenen erken başarı hayalleri, verilen onca erken vaadler hem antrenörü hem de sporcuyu stres altında bırakarak uzun sürede planlanması gereken düzenli bir gelişime engel olabiliyor.
Yüzme sporu çok fazla emek, azim, disiplin, sabır, çalışma ve fedakarlık isteyen bir spor branşıdır. Bu başarı istenen uzun vadeli süreçte tek bir sorumlu aramak imkansızdır. Daha önceki çalışmalarımda da ifade ettiğim gibi antrenör-sporcu, antrenör-veli ve veli sporcu arasındaki altın üçlü iletişim ağı kuvvetli düzeyde güven ve sabır gerektirmektedir. İstenilen başarılara ve profosyonel sporcu profiline ulaşmak ise bu bahsettiğimiz unsurlara uyulduğu müddetçe mutlaka karşımıza çıkacaktır. Ama bana kalırsa iyi sporcu kriterine sahip yüzücülerde olması gereken en önemli özellikler ise zeki,çevik ve ahlaklı olmasıdır. Başarı her zaman kazanılan ödüllerle, kırılan rekorlarla ölçülebilecek bir olgu değildir. Önemli olan sporcunun kendine ve yaptığı işe saygısını yitirmeden zevk alarak bu işe devam edebilmesidir.