İyi pazarlar sevgili okurlarım…Hafta boyunca koştuk, tartıştık, konuştuk. Bugün yine siyaset yazdım ama o alıştığınız sert dilden değil. Daha içten, daha insana dokunan bir yerden.
Dün akşam AK Parti İstanbul Milletvekili Seyithan İzsiz’in düzenlediği bir teşekkür yemeğindeydim.
Küçükçekmece Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi’nde geçtiğimiz haftalarda yapılan program sonrası, o etkinliğe emek verenlere, destek olanlara bir teşekkür buluşmasıydı bu.
Ama sadece bir teşekkür yemeği değil, aynı zamanda siyasetin nasıl yapılması gerektiğine dair bir fotoğraftı.
Salon kalabalıktı.
Esenyurt’tan, Beylikdüzü’nden, Avcılar’dan, Başakşehir’den insanlar vardı.
Siyasetçiler, iş insanları, kanaat önderleri, muhtarlar, sivil toplum temsilcileri…
Sohbet sıcaktı, ortam dostaneydi.
Ama benim aklımda kalan başka bir şeydi.
Mikrofonu eline alan herkesin ortak bir cümlesi vardı:
“Seyithan İzsiz bu bölge için büyük bir şans.”
Ve o anda düşündüm…
Gerçekten de öyle.
Seyithan İzsiz, bölgenin insanı.
İşyeri Esenyurt sınırları içinde.
Sabah işe giderken aynı trafiğe giriyor, aynı havayı soluyor.
Bölgenin esnafını tanıyor, sanayicisini biliyor, halkın derdini dinliyor.
Sadece seçim zamanı değil, her zaman burada.
Cenazede de, düğünde de, taziyede de, toplantıda da…
Her gün, her an, halkın içinde.
Yanına gitmek kolay, ulaşmak kolay.
Kapısı da, gönlü de açık.
Ankara’dan bakınca bu detaylar küçük görünüyor.
Ama yerelden bakınca, işte tam da her şey bu oluyor.
Ama şimdi dürüst olalım:
İstanbul’da kaç milletvekili var böyle?
Kaçı gerçekten bölgesinin insanı?
Kaçı halkın arasına karışıyor, onların sofrasına oturuyor, dertleşiyor?
Türkiye’de milletvekili listeleri hazırlanırken en çok unutulan şey bu:
Bölgeyle bağ kurmak.
Bir vekilin seçildiği yeri bilmesi, orayı yaşaması, oradan beslenmesi çok önemli.
Ankara’daki dengeler uğruna, o bölgeyi hiç tanımayan isimler listelere yazıldığında, temsil ruhu zayıflıyor.
Bu sadece iktidar için değil, muhalefet için de geçerli.
Hiç fark etmiyor.
Bölgeyi bilmeyen, o bölgeyi temsil edemez.
Gazeteci olarak yıllardır sahadayım.
Dinliyorum, gözlüyorum…
Hemşehri derneklerinde, sivil toplum toplantılarında hep aynı cümleyi duyarım:
“Bizim içimizden biri olsun.”
Haklılar.
Çünkü o bölgeyi en iyi, o bölgede yaşayan anlar.
Sokağını, pazarını, okulunu, sanayisini, insanını hisseder.
Önümüzde seçimler var.
Listeler yeniden yazılacak.
O yüzden bu yazı, küçük bir not olsun partilere:
Listelere sadece “denge” gözeterek değil, halkın içinden gelen insanları koyun.
Ankara’dan değil, halktan gelenleri tercih edin.
Unutmayın…
O bölgenin havasını solumayan, o bölgenin sesini duyamaz.
Seyithan İzsiz gibi isimler istisna olmamalı.
Kural olmalı.
Siyaset, halka yaklaştıkça büyür.
Halktan koptukça küçülür.