Pierre Loti’nin Aziyade’si, aslında romandan çok anı gibi…

Bu nedenle “edebi lezzet” peşinde koşanlardan çok, tarih sevenlerin ilgi duyabileceği bir kitap. Yaşadığı coğrafyanın kuralcı hayatından bunalan bir Garplının, ipini koparıp, ahlaki ikiyüzlülüğünü de beraberinde getirerek, o dönemde İslam’ın başkenti olan İstanbul'da; afyon alemlerine, oğlan pazarlayıcılarına, oturak alemlerine, zinaya, cinsel sömürüye ve son olarak, elbette aşka dalıp, bohem bir hayat yaşaması anlatılıyor, anlatılmakla kalınmıyor, olabildiğince yüceltiliyor Aziyade’de! Görünen o ki memlekette batı Avrupalı olunca, yüz küsur yıl önce de her yol mubahmış... 

İşin ilginç yanı, bütün bunları Beyoğlu, Galata gibi “malum” semtlerde değil, Eyüp’te yapmış olması… Bir dönem Eyüp’te yaşamış biri olarak, Arif beyin ya da Pierre Loti’nin ya da Julien Viaud’un (Çünkü arkadaş, İstanbul’da 3 kişilikli biri olarak yaşamış!!!) yüz küsur yıl önce yaptıklarını, bugün biri yapmaya kalksa, diri diri yakılacağını söyleyebilirim!

Bu nedenle kitabın tarihsel yanının çok önemli olduğunun altını çiziyorum. Çünkü; İstanbul'da her deliğe girip çıkma özgürlüğüne sahip, yeri gelince Osmanlı tebaasındanmış gibi rol yapabilen bir İngiliz subay aracılığıyla, toplumsal hayat, kadın-erkek ilişkileri, İstanbul'un muhafazakar semtlerinden manzaralar, Osmanlı'nın dağılmaya koşar adım gittiği bir dönemde Sultan Abdulhamit'in tahta çıkışına tanıklık gibi, yerli edebiyat ürünlerinde bulamadığımız ayrıntılı tarifler, kitaptaki geri kalan her şeyden daha önemli...

Gerisi mi? Yine ölümün gereksiz bir şekilde yüceltildiği, dönemin moda akımı, oryantalizm soslu bir aşk hikayesi…