Gündüz kuşağı programları yıllardır bir tartışma konusu olarak varlığını sürdürüyor.

Bazı kesimler ağır eleştirlerle bu tarz programların kaldırılmasını istese de reytinglere baktığımızda izleyicinin en çok tercih ettiği programlar yine bu kuşakta yer alıyor. Öyle ki Türk izleyicisinin olmazsa olmazı yerli dizileri dahi reytinglerde geride bırakan Müge Anlı ve Esra Erol gibi isimler yıllardır gündüz evlerin vazgeçilmez konuğu olarak kayıpları buluyor, aile içi krizleri ekrana taşıyor, suçluların yakalanmasına yardımcı oluyor. Sakın yanılmayın, gündüz diye sadece kadınlar izlemiyor, erkeler de bu programların bir o kadar müdavimi olmuş durumda. 

Bu programların gerçekten toplum için faydalı mı, yoksa reyting için yapılan bir şov olarak daha çok zarar veren özellikler mi taşıdığı konusunda kimse net bir görüş bildiremiyor. Çünkü hepimiz kararsızız. İşlenen bir konuya “Bu ne rezillik, reyting uğruna” derken başka bir konuda alınan olumlu bir sonuç birçok kişiyi sevinçten ağlatabiliyor… 

Örneğin Esra Erol’un yıllardır atv ekranında izleyiciyle buluşturduğu Esra Erol’da programında özellikle aldatmalar, yasak ilişkiler ve DNA testleri, kocasını çocuğunu terk eden kadınlar, karsının üzerine kuma getiren erkekler, neredeyse her gün gündeme damga vuruyor. Bir zamanlar sadece aile içinde konuşulan konuların artık milyonların önünde tartışılıyor olmasının, insanların özel hayatlarını bu kadar rahat bir şekilde milyonların önüne taşımasının, hiç utanmadan “Evet aldattım, canım istedi kaçtım” gibi sözlerin yozlaşmanın bir parçası mı olduğu yoksa zaten var olan bir çirkinliğin sadece görünür hale mi geldiği tartışılır…

Müge Anlı’nın Tatlı Sert programında ise kayıp kişiler bulunuyor, cinayetler aydınlatılıyor ve bazen de hiç kimsenin fark etmediği olaylar ortaya çıkıyor. İzlemem diyen insanlar bir göz ucuyla biraz baksa kendini birden konunun içinde bulup devamlı merak eder hale geliyor. Asla izlemem diyen yalan söyler. Eminim ki o batağa düşmeyen yoktur. Benim için bu programlar tamamen bir ikilem. Şahsen o saatlerde çalıştığım için müdavimi değilim ancak çalışmadığım bir dönem bağımlısı olmuştum diyebilirim. 


Kayıp birinin bulunması, çözülmemiş cinayetin çözülmesi, yardıma ihtiyacı olanlara yardım elinin uzatılması elbette çok güzel, ama aldatma olaylarının, aile krizlerinin milyonlar önünde tartışılması gereksiz bir dram haline dönüşmesi ve hatta normalleştirilmesi kabul edilir gibi değil. Bir kadın olarak çoğu zaman hemcinslerimden utanç duyuyorum. 

Ancak daha önce de belirttiğim gibi bu programalara net bir şekilde yararlı veya zararlı diyebilmek imkansız. İnsanların özel hayatlarının şova dönüştüğü gibi, birçok kişinin hayatına sihirli bir dokunuş da olan bu programlar bana kalırsa daha uzunca yıllar ekrandaki yerlerini koruyacaklar. Eleştirenlerinden çok sevenleri var. Kim bilir belki de faydalarına odaklanıp, diğer olumsuzluklarını görmezden gelmek iyi olabilir… Ama izlemeye devam ettikçe, o şovun bir parçası olduğumuzu da unutmayalım.