“Kızıl Goncalar”, daha ilk tanıtımlarıyla hem büyük merak uyandırdı hem de  birilerini rahatsız etti

Önce RTÜK’e şikayet yağdı, sonra kanal önünde protestolar başladı. Nihayet diziye yayın durdurma cezası verildi. Bu bana çok tanıdık geldi. 

Yaşı yetenler bilir. 2010 yılında sonradan efsane haline gelen  “Muhteşem Yüzyıl” için de benzer bir süreç yaşanmıştı. Dizinin senaristi ölüm tehditleri almış, kanal protestolarla karşılaşmıştı. Ama o günlerde hukuk farklı işliyordu. RTÜK, birkaç bin şikayetle bir diziyi durdurmazdı. Bugün ise 39 bin kişi istiyor diye milyonların izlediği bir yapım sansüre uğrayabiliyor. Komik değil mi?

Sansürün formülü de hep aynı: Önce büyük bir tepki, ardından RTÜK cezası, sonra kanalın itirazı… Sonunda dizi ekrana döner ama bu süreç onu daha popüler hale getirir. “Kızılcık Şerbeti” için de aynısı yaşandı. “Kızıl Goncalar” da krizi fırsata çevirebilir.

Peki, dizi ne anlatıyor? “Faniler” adlı tarikatın içinde büyüyen Meryem’in, üstün zekalı kızını okutabilmek için verdiği mücadeleyi. Tarikatın beyin yıkama yöntemleri, inanç sömürüsü, korkuyla kurulan düzen… Ancak dizinin en çarpıcı yanı, tarikat liderinin yüzünün hiç gösterilmemesi.

Eğer “Kızıl Goncalar” sansür gölgesinde kaybolmazsa, gerçekten büyük bir farkındalık yaratabilir. Ama bunu başarmak için klişelerden sıyrılması gerek. Açıkçası ben Pazartesi akşamları ekran karşısında yerimi almaya hazırım.