Dokuzuncu Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Han, 8 sene süren kısa saltanatı sırasında biri İran, diğeri de Mısır üzerine olmak üzere iki sefer gerçekleştirmiştir.

İran Seferi’ne 20 Nisan 1514 günü çıkmış, Çaldıran’da Şah İsmail’in başında bulunduğu Safevî ordusunu bozguna uğratmış, ayrılışından 1 yıl, 2 ay, 21 gün sonra, 11 Temmuz 1515 günü İstanbul’a dönmüştür.

Padişah tam 2 yıl 1 ay 20 gün süren ve Osmanlı tarihindeki en uzun süreli sefer ünvanına sahip olan Mısır Seferi için 5 Haziran 1516 günü Topkapı Sarayı’ndan ayrılarak Üsküdar’daki ordugâha geçmiş, İstanbul’a ancak 25 Temmuz 1518 günü dönebilmiştir.

Bu seferde İstanbul’dan Kahire’ye kadar yaklaşık 2500 kilometre yol alınmış, 104 menzilden geçilerek Kahire yakınlarındaki Ridâniye’ye varılmıştır. Bu arada Osmanlı ordusu 24 Ağustos 1516 günü Sultan Kansu Gavri kumandasındaki Memlûk ordusu ile Halep yakınlarındaki Mercidâbık’ta karşılaşmış, Memlûk ordusunu imha edilmiştir. Suriye, Filistin ve bu arada Kudüs fethedilmiştir. Esas hedef olan Mısır’a ulaşmak için Sina Yarımadası’ndaki Tih Çölü, 9-22 Ocak 1517 tarihleri arasında 13 günde geçilmiştir.

TUMANBAY TOPLARINA GÜVENİYOR

Mercidâbık’taki muharebe sırasında ölen Kansu Gavri’nin yerine geçen son Memlûk sultanı Tumanbay kumandasındaki Memlûk ordusuyla 22 Ocak 1517’de karşılaşılan Ridâniye, Kahire’nin kuzeydoğusunda yer alan bir semtidir.

Öncesinde Veziriazam Sinan Paşa 6000 atlıyla bir keşif harekâtı gerçekleştirmiş ve düşmanın askerî vaziyeti ile ilgili ayrıntılı bir raporu Yavuz’a sunmuştu. Buna göre Memlûk ordusu Osmanlıları, Kahire’ye tek giriş noktası olan Âdiliyye’de bekleyecekti. 200 tane çakılı topları Osmanlı ordusunun geleceği yöne çevrilmişti.

Yavuz Âdiliyye’ye bir gösteriş taarruzu yapmak üzere birkaç alayı görevlendirdi. Kendisi ise asıl orduyla Kahire’nin güneyindeki Mukattam Dağı’nı dolaşarak Memlûk ordusunu arkadan çevirdi. Tumanbay’ın Osmanlı ordusunu bir meydan savaşıyla değil müstahkem mevkilerden açacağı topçu ateşiyle imha etme hayali de böylece suya düşmüş oluyordu. Yine de zırhlı Memlûk süvarileri büyük bir direnç göstererek son nefeslerine kadar vuruştular. Neticede savaşı kaybettiklerinde kayıpları 25 bini bulmuştu. Osmanlı cenahında ise aralarında Veziriazam Sinan Paşa’nın da bulunduğu mühim kayıplar verilmişti. Bu ve diğer Osmanlı şehitleri için yapılan merasimde Yavuz gözyaşlarını tutamamıştı.

Mısır’ın fethinde Yavuz ilk defa içi yivli toplar kullanmıştı. Avrupa’da ise yivli topun kullanılması ancak 1868’de Almanlar tarafından gerçekleştirildi. Keza ilk defa olarak arka arkaya 5 ve 10 gülle atan yeni dökülmüş Osmanlı topları, Ridâniye’de kullanılmış ve parlak netice alınmıştı.

KAHİRE ELE GEÇİRİLİYOR

Osmanlı ordusu ve Yavuz Kahire dışındayken Tumanbay toplayabildiği 10 bin kadar askeri ile 28 Ocak günü güneş doğmadan Kahire’ye girdi. 24 Ocak’tan beri şehirde bulunan Osmanlı birliğini kılıçtan geçirdi. Sinan Paşa’nın yerine veziriazam olan Yunus Paşa Kahire’yi almaya memur edildi. Arap halk tarafsız kalmakla beraber Türkler ve Türkleşmiş Çerkesler müthiş bir direniş gösterdiler. Sokak çatışmaları günlerce sürdü. Hatta Yunus Paşa bile yaralandı. Nihayet 30 Ocak’ta Kahire tamamen ele geçmiş bulunuyordu.

Bilahare sağ olarak ele geçirilen Sultan Tumanbay önce öldürülmeyip kendisine itibar gösterildi. Ancak o ortadan kalkmadıktan sonra Mısır’da asayişin sağlanamayacağına kani olan Yavuz, Tumanbay’ı 13 Nisan 1517’de Züveyle Kapısı’nda astırdı. Kendisine emsalsiz bir cenaze merasimi düzenleyip tabutunu bizzat taşıdı.

SERT MİZAÇLI AMA MÜTEVAZI BİR PADİŞAH

267 yıldan beri bölgede hüküm süren Memlûk İmparatorluğu’nu yıkarak bütün topraklarını fetheden Yavuz Sultan Selim Han Kahire’de 7 ay, 23 gün ikamet etti. Muzaffer padişah devlet işlerini tamamen yoluna koyduktan sonra İstanbul’a gitmek üzere 10 Eylül 1517’de ordu ile beraber yola çıktı.

Tarihte bir iki cihangire ancak nasip olan muazzam başarılarla payitahta dönecek olan padişahı bütün İstanbul büyük bir heyecanla beklemekteydi. En büyük merasimler yapılacak, muzaffer padişah şanına ve başarılarına layık şekilde karşılanacaktı. Yüzbinlerce halk hükümdarlarını karşılayacakları günü beklemekteydi. Devlet işlerinde son derece titiz ve hatalar karşısında çok şiddetli olduğu kadar özel hayatında mütevazı bir mizaca sahip olan Yavuz, bu hazırlıkları işitince çok sıkılmıştı. Şahsına gösterilecek bu alayişten utandığı için bir gün sonra merasimle şehre girmesi lazımken, gece vakti gizlice kayıkla karaya çıkarak Topkapı Sarayı’na girmişti. Ertesi gün halk ve devlet adamları padişahın sarayda olduğunu öğrenmişler ve dolayısıyla da hiçbir merasim yapılamamıştı.