Avrupa Basketbol Şampiyonası (EuroBasket 2025) yarı finalinde A Milli Erkek Basketbol Takımı, Yunanistan’ı nefes kesen bir mücadele sonunda mağlup ederek finale yükseldi.
Arena Riga'daki buz gibi havayı, milli takımımızın sıcak ve kararlı başlangıcıyla eritti. "Hızlı başladık, hızlı bitirdik" sözü, maçın özeti olarak tarihe geçti. Sadece skorun değil, bir neslin, bir önyargının ve 15 yıllık bir hasretin de bitişiydi bu. Türkiye, Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda Yunanistan'ı 94-68 gibi farklı bir skorla geçerek adeta bir basketbol klasiği sergiledi ve finale yükseldi.
Maçın daha ilk iki dakikasında savunma ve hücumdaki keskinliğiyle 7-0'lık seri yakalayan milli takım, rakibine oyunu kendi temposunda oynatacağının sinyalini verdi. Ercan Osmani'nin ilk periyottaki 14 sayılık performansı, adeta "Ben buradayım!" haykırışıydı. İlk çeyreği 26-16 önde kapattık ve aslında maçın kaderi o an belli oldu.
Ancak bu zafer sadece sayılardan ibaret değildi. Sahada yatan daha derin bir hikaye vardı: Fedakarlık. Çeyrek finalde Polonya maçında sakatlanan, bacağındaki kemik ödemi nedeniyle tedavi gören Cedi Osman, ilk antrenmanlara dahi çıkamamıştı. Ama bu takımda yıldız olmanın ötesinde, "takım olmak" kavramı vardı. Başantrenör Ergin Ataman'ın ona güvenmesi ve Cedi'nin o acıya rağmen sahada, ilk beşte yer alması, bu zaferin manevi altın yapı taşlarından biri oldu. Bu, bireysel başarının değil, kolektif ruhun zaferiydi.
İkinci periyotta Yunanistan'ın toparlanma çabaları, milli takımımızın demir savunması ve hızlı hücumlarıyla adeta duvara çarptı. Üst üste gelen top kayıpları, bizim için altına dönüştü. 18. dakikada skor 24-45'e ulaştığında, inanç bir kez daha tazelendi. Soyunma odasına 18 sayı farkla girildi, çıkıldı ve bu fark açılmaya devam etti.
Tabii ki bu gece bir yıldız da parladı: Ercan Osmani. 28 sayıyla maçın adamı seçilen Osmani, turnuvanın son 16 turundan beri bir maçta en fazla sayı üreten oyuncumuz oldu. Onun performansı, gelecek vaadettiği kadar, emeğin ve fırsatı değerlendirmenin de bir hikayesiydi.
Ve nihayet... 15 yıl sonra. 2010 Dünya Şampiyonası'ndaki o galibiyetten sonraki 4 maçı kaybetmiştik. Bugün, o zinciri kırdık. Bu, sadece bir basketbol maçının galibiyeti değil, psikolojik bir barajın yıkılışıydı. Türk basketbolu, bu zaferle sadece finale yükselmedi, aynı zamanda geleceğe dair muazzam bir özgüven ve miras bıraktı.
Şimdi sıra finalde. Bu ekip, bu ruh ve bu fedakarlıkla, inanıyoruz ki tarih yazmaya devam edecek. Tebrikler Milli Takım! Tebrikler Türkiye!