Kıbrıs'ın kuzeyinde, 19 Ekim Pazar günü, sadece bir lider değil, aynı zamanda ada halkının geleceğe dair tercihi de seçildi.

Sandıktan çıkan resmi olmayan sonuçlar, ana muhalefet partisi CTP'nin lideri Tufan Erhürman'ın açık bir zafer kazandığını ilan etti. %64,87'lik bir katılımla, halk, beklentilerin aksine, değişim yönünde tercihini ortaya koydu.

Rakamlara baktığımızda tablo net: Erhürman oyların %62,76'sını alırken, mevcut Cumhurbaşkanı ve "iki devlet" politikasının kararlı savunucusu Ersin Tatar ise %35,81'de kaldı. Bu sadece bir kişinin kaybetmesi değil, aynı zamanda bir siyasi söylemin de geri çevrildiği anlamına geliyor. Seçim kampanyası boyunca "kara propaganda"dan söz eden Erhürman'ın, nihayetinde halkın temsilcisi olarak meşruiyetini ilan etmesi dikkat çekici.

Ancak asıl kritik olan, Erhürman'ın zafer konuşmasında dikkatle çizdiği çerçeve. "Türkiye'yle istişare etmeksizin Kıbrıs'ta bir dış politikanın belirlenmesi bugüne kadar söz konusu olmadı, benim dönemimde de asla söz konusu olmayacak" ifadesi, bir yandan Ankara ile olan bağların süreceğinin teminatını verirken, diğer yandan da Kıbrıs Türk halkının iradesinin vurgulandığı ince bir dengeyi işaret ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tebrik mesajı da bu yeni dönemde ilişkilerin nasıl yürüyeceğine dair ilk işareti vermiş oldu.

İki Farklı Vizyon: Federasyon mu, İki Devlet mi?

Seçimin en belirgin ayrışma noktası, iki adayın Kıbrıs sorununa bakışıydı. Ersin Tatar'ın savunduğu "iki devlet" modeli, uluslararası camiada kabul görmeyen ve adanın kalıcı olarak bölünmüşlüğünü tescilleyen bir çözüm önerisiydi. Buna karşılık Tufan Erhürman'ın sahip çıktığı "federasyon" fikri ise, iki toplumun eşitliği temelinde, birleşik bir Kıbrıs vizyonunu canlı tutuyor. Seçim sonucu, Kıbrıs Türk halkının, uluslararası izolasyonu da göz önünde bulundurarak, daha kapsayıcı ve geleneksel çözüm arayışlarına sıcak baktığının bir göstergesi.

Sonuç olarak, Tufan Erhürman'ın zaferi, Kıbrıs Türk halkının statükoya bir tepkisi ve daha diplomasi ağırlıklı, uzlaşmacı bir siyasete olan inancı olarak okunmalı. Yeni liderin önünde, hem içerideki beklentileri karşılama, hem Ankara ile dengeyi koruma, hem de uluslararası arenada Kıbrıs Türklerinin sesini duyurma gibi zorlu bir sınav duruyor. Umudumuz, bu seçimin, adanın her iki tarafı için de barış ve istikrar içinde bir geleceğin habercisi olmasıdır.