Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte tatil planları da gündemin ilk sıralarına yerleşti. Okulların kapanması, çalışanların yıllık izinlerini değerlendirme telaşı derken herkesin aklında aynı soru: "Bu yaz nereye gideceğiz?"
Ancak bu sorunun cevabı, ne yazık ki bütçelerle sınırlı. Tatil artık lüks sayılabilecek bir aktivite haline geldi ve seçenekler de cüzdanın doluluğuna göre şekilleniyor.
Çocuklu aileler, özellikle "her şey dahil" konseptli otelleri tercih ediyor. Çünkü bu tarz tatiller, hem konfor hem de bütçe kontrolü açısından avantaj sağlıyor. Bir kere ödeme yapıp gerisini düşünmemek, aileler için büyük bir rahatlık. Ancak bu otellerin fiyatları da her geçen yıl artıyor ve orta gelirli aileler için "tatil" kavramı giderek bir hayale dönüşüyor.
Gençler ise daha farklı alternatiflere yöneliyor. Kamp yapmak, doğayla iç içe bir tatil geçirmek, belki de en ekonomik seçenek olarak öne çıkıyor. Çadır kurup, deniz kenarında veya ormanlık alanlarda vakit geçirmek, hem macera hem de özgürlük vaat ediyor. Ancak bu seçenek de herkese hitap etmiyor; konfor arayanlar veya kamp yapma imkânı olmayanlar için tatil hâlâ ulaşılması zor bir lüks.
Son yıllarda hayat pahalılığı, enflasyon ve gelir dağılımındaki adaletsizlik, tatili sadece belirli bir kesimin yapabildiği bir aktivite haline getirdi. Oysa tatil, yıl boyunca yorulan, stres biriktiren herkesin hakkı olmalı.
Tatil, sadece parası olanların değil, herkesin hakkı. Umarım gelecekte bu hakkı daha adil bir şekilde kullanabildiğimiz günler görürüz. Şimdilik, imkânlarımızı zorlamadan, küçük kaçamaklarla yazın tadını çıkarmaya çalışalım.
Keyifli tatiller!