Kerem Aktürkoğlu Fenerbahçe’ye transfer oldu ama tartışılan şey imzası değil, Galatasaray’a karşı sergilediği tavır. Fotoğrafları silmesi, “en şerefli kulüp” sözleri ve imajıyla çelişen bu çıkış, toy bir futbolcunun kariyer hamlesinden çok, karakter açığı olarak hafızalara kazındı.
Futbolun arşivinde kupalar, zaferler ve büyük maçlar kadar vedalar da önem taşır. Çünkü bir ayrılış biçimi, kimi zaman bütün o parlak başarıların gölgesini üzerine çekebilir. Taraftarın hafızasında, gollerden çok o anın bıraktığı gölge kalır.
Kerem Aktürkoğlu, Galatasaray formasıyla Avrupa vitrinine çıktı. Onu 3. Lig’den alıp milli takımın değişmezlerinden biri yapan bu kulüp oldu. Tribünler “Kerem Potter” diye bağırırken sahada asayı sallayan Kerem’di belki ama sihir Galatasaray’ın ruhuna aitti. Büyü bozuldu artık. Kerem’in elinde kalan, başarısız yılların öfkesiyle dolu sabrı taşmış bir taraftar grubu ve tribünleri istifa sesleriyle yankılanan bir Fenerbahçe.
Fotoğrafları silmek, geçmişi inkâr etmek, bir anda “en şerefli kulüp” nutukları atmak… Galatasaray gibi bir camiada bu tür tavırlar kırgınlık yaratmaz. Bunlar yalnızca toy bir gencin çiğ hamleleri. Not düşülür, ismin üstü çizilir, sayfa çevrilir. O kadar.
SADECE BİR VİTRİN
Benim asıl dikkat çekmek istediğim, Kerem’in muhafazakâr duruşuyla, dini hassasiyetleriyle, sergiledi tutumun tezatlığı. Savunduğu ahlaki değerlerle bu vefasız tavrı arasındaki çelişki, çizdiği imajın ne kadar temelsiz olduğunu gösteriyor. Derinlik yok, tutarlılık yok… Geriye kalan sadece bir vitrin.
Kerem Aktürkoğlu’nun transferi bu yüzden yalnızca sportif bir mesele değil. Esas konu, karakterin sınavı. O bu sınavda, kupalardan ve gollerden daha kıymetli olanı kaybetti: insanların saygısını. Yeni formasıyla başarılar kazanabilir belki ama Galatasaray defterinde yazılan bu satır, onun adına düşen kara leke olarak hep kalacak.