Dünyanın neresine giderseniz gidin “hakemi de yenen” takım bulamazsınız. 1 maç yenersiniz, 2 maç yenersiniz ama 3. maçta çelmeyi takıverirler.
Türk futbolunda yaşanan tam da budur.
Dün akşam Burak Pakkan’ın Fenerbahçe’ye yaşatmaya çabaladığı bunun güzel örneklerinden biri. Fenerbahçe bu sefer hakemi de yendi. Ama sezon içinde bir çok maçta hakeme takılıp şampiyonluğu yitirdi.
Bu yitirişte kötü oyunların olduğu maçlarda vardı tabi. Bunları göz ardı edemeyiz. Mourinho’nun tutarsız oyunlarının, takım içi dengelerdeki sarsılmaların, uzun fikstürde bir türlü öne geçemeyişin etkisini söylemeliyim.
Mesela öne geçmek neden önemli?
Dün 14. dakikada hakemin gözü önünde Dzeko’ya çizgi üstünde yapılan hareket vardı.
Pozisyon net penaltı.
Gel gör ki VAR ve Burak Pakkan oralı olmadı.
0-1 öne geçecek olan Fenerbahçe hakem engeline takıldı. Döndü 20. dakikada Amrabat’ın yaptığı penaltıyı Piatek kaçırdı, Livakovic kurtarıd.
Başakşehir 1-0 öne geçse ne olacaktı?
Bu akşam Mourinho’yu, Amrabat’ı, Tadic’i, Talisca’yı idam sehpasına çıkaracaktı kamuoyu.
Ali Koç ve yönetimi zaten o sehpadan inmemek için 7 yıldır elinden geleni yapıyor. Onların iyi niyetine ve fedakarlığına söyleyecek söz yok. Gel gör ki iş bilmezliklerine, yanlışlarına, çözemediklerine kitaplar yazılır.
Geçen hafta skor 4-1 iken Sivas’ın saçmalıklar silsilesi ile iptal edilen gol ile bu maçta Dzeko’ya 0-0’da verilmeyen penaltı arasında ilişki kurabilenlerin “yapının” işi şansa şakaya ve hiç bir şeye bırakma niyetinin olmadığını gösteriyor.
Mourinho’nun bu ülke için önemli bir şans olduğunu düşünüyorum. Fakat ona anlatılan ve yönlendirilen algının kendisini saha dışına çıkmaya zorladığı gerçeğini kabul etmeliyiz.
Mourinho saha dışı ile ilgilenirken saha içinde kafa karışıklığı yaşıyor. Bu akşam sahaya çıktığı 4’lü savunmadan herkes memnundu. Ama sezonu kaçıran ve hazır görünmeyen Diego Carlos’un performansı neredeyse takımı yakıyordu.
Burak Pakkan Carlos’u 2. sarıdan atabilirdi. Atmadı.
Yine sahada iyi şeyler yapmaya çalışan Tadic ve Talisca atışmasının takım için iyi bir şey olduğunu söylemeliyim. Tadic gibi bir pasörü pas atmamakla suçlamak Talisca’nın takımı henüz tanımadığını gösteriyor.
Mert Müldür, Skriniar, İsmail ve Dzeko’nun maçın iyilerinden olduğunu gördük. Mert doğru pozisyonu olan sağ taraftayken fark yaratıyor. Diğer tarafta zorlamamak lazım.
İsmail - Fred uyumu bu maçta daha iyiydi.
Nesyri’nin girdikten sonra gösterdiği performans ve attığı gol moral oldu.
Burak Pakkan’ın Opoku’nun eline çarpan topa devam demesi akıllara Galatasaray maçında Kostic’e çarpan benzer nitelikteki topta VAR ile verilen penaltıyı getirdi. İşte bu örnek bile bir maçta 3. yapı belgesi oluyor.
Yabana atmayın. Türkiye gerçeği bu.
Her şeyi bir yana bırakıp şu şekilde sonlandırayım yazımı. Dün bu sezon 2. kez açıklama yapan Göksel Gümüşdağ’ı gördük. Ve yine Fenerbahçe maçı ardından. İşte bu düzenin adı ve yaklaşımı bu. Sivas yöneticileri, Samsun başkanı, akla gelen diğer örnekler!
Ali Koç ve yönetimi söz verdiği “yapıyı paramparça edeceğiz” tutmayan ve kendileri üzerine çöken bir kabus oldu. Ben artık bu sistemle onların düzeni yıkacağına inancımı yitirdim.
Camiadan gelen Olağanüstü seçimli kongre çağrısı için imzalar ve tepkiler büyüyorken buna duyarsız kalıp en azında güven oyu için bu kararı almamak bir sezon daha kaybettirir.
Maçın Üçlüsü
Mert Müldür - Skriniar - Tadic