Topu önde tutamayan, rakip sahaya yayılamayan, santraforsuz, geçiş hücumu da başarısız milli takım Konya’da ağır bir kayıp yaşadı.

Evet İspanya’nın gücünün farkımdayım. 25 maçtır yenilmeyen Avrupa Şampiyonu’ndan bahsediyoruz. Fakat yine de bu oyun kabul edilebilir değil.

Gürcistan maçında ikinci yarıdaki düşüşün de manasını bu maçtaki oyunla anlamak zorundayız. Hepimiz bu maça başlamadan belki 1 puan alırız diye bakıyorduk. Bulgaristan’ın bile 3-0 yenebildiği İspanya’ya böyle çabuk teslim olmak üzücü.

6-0’lık ağır mağlubiyet, yalnızca bir skor değil; teknik direktör Vincenzo Montella’nın taktiksel tercihleriyle şekillenen bir çöküşün özetiydi. Türkiye, İspanya karşısına forvetsiz ve orta sahada yalnızca tek kesiciyle çıkarak adeta kendi ipini çekti.

Montella’nın, pres ve pas temposu yüksek İspanya’ya karşı merkezde yalnızca İsmail Yüksek gibi tek bir savunma yönü güçlü oyuncuya yer vermesi büyük bir kumardı. Bu kumar, rakibin merkezden dalga dalga gelişine hiçbir set koyamayan bir orta saha yapısına dönüştü. Orkun Kökçü gibi temposu ve pas kalitesiyle oyun yönlendirebilecek bir ismin kadroda düşünülmemesi de bu tercihi daha tartışılır hale getirdi.

Hücum hattında ise santrforsuz başlamak, topu ön alana taşımayı imkânsız kıldı. Bloklar arasında genişleyen mesafeler, savunmayı yalnız bıraktı; İspanya rahat paslarla ceza sahasına indi, Türkiye izlemekle yetindi.

Bu maç, Türkiye’nin sadece fiziksel değil, yapısal ve zihinsel olarak da hazır olmadığını gösterdi. Montella’nın inatla sürdüğü plan, rakibe değil, kendi takımına zarar verdi. Turnuva şansı devam etse de bu anlayışla sahada kalmak zor.

Maçı Üçlüsü

İsmail Yüksek - Kenan Yıldız - Merino