Bir annenin gözyaşları, bir toplumun vicdanına sesleniyor: Ahmet gitti, peki ya adalet?
Dün Pendik'te bir spor kompleksi açıldı. Adı: Mattia Ahmet Minguzzi Spor Kompleksi. 15 yaşında, Kadıköy'de bıçaklanarak öldürülen bir çocuğun ismi verildi bu tesise. Açılışta annesi Yasemin Akıncılar Minguzzi vardı. Gözyaşları içinde konuştu: "Bir Ahmet gitti, diğer Ahmetler gitmesin diye mücadele ediyorum."
Ahmet, kaykay malzemesi almak için pazara gitmişti. Orada iki kişi tarafından bıçaklandı. Yoğun bakımda günlerce yaşam mücadelesi verdi, ama kurtarılamadı. Olayın failleri 15 ve 16 yaşlarında. Tutuklandılar, yargılanıyorlar. Ancak yaşları küçük olduğu için alacakları ceza sınırlı.
Adalet sistemi, yaşa bakıyor. Oysa bir annenin yüreği, evladının yaşına değil, kaybına bakar. Ahmet'in annesi, yas tutamadan mücadeleye başladı. Çünkü biliyor ki, başka Ahmetler de gidebilir.
Bugün Anneler Günü. Birçok anne, çocuklarıyla kutlama yapacak. Ama Yasemin Hanım, oğlunun adını taşıyan bir spor kompleksinin açılışında gözyaşı döktü. Bu nasıl bir çelişki? Bir yanda kutlamalar, diğer yanda yas.
Toplum olarak nereye gidiyoruz? Çocuklar sokaklarda öldürülüyor, failler yaşları küçük diye hafif cezalar alıyor. Anneler, evlatlarını toprağa veriyor, ama adalet yerini bulmuyor.
Ahmet'in ismi bir spor kompleksinde yaşayacak. Ama onun hayalleri, umutları, geleceği artık yok. Bir annenin gözyaşları, bir toplumun vicdanına sesleniyor: Ahmet gitti, peki ya adalet?
Şimdi herkes sosyal medyada hazır:
Çiçekler, pastalar, renkli kutlamalar, "Dünyanın en iyi annesi sensin" yazılı story'ler…
Ama bir annenin kucağı boşsa,
Bir annenin telefonu artık hiç çalmıyorsa,
Bir annenin karşısında “anne” diyen bir çocuk yoksa…
İşte orada bu gün susar.
Orada sadece kalp değil, devlet, toplum, sistem de sınıfta kalır.
Ahmet’in ismi bir duvarda yaşayacak belki.
Ama onun annesi, evladının sesi, bu toplumun vicdanı olmaya devam edecek.
Bu yüzden diyoruz ki:
Anneler Günü, bir gül uzatmak değil; bir annenin gözyaşına omuz vermek olmalı.