New York’ta dün, sadece bir konuşma yapılmadı. Bir vicdan yükseldi. Recep Tayyip Erdoğan, BM kürsüsünden dünyaya seslendi:

“Bugün, Filistinli mazlumların yanında dimdik durma günüdür.”

Bu söz, sadece bir çağrı değil…

Bir tarihe not düşüştü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan o kürsüde yalnızca Türkiye’yi temsil etmedi.

Gazze’de bombardıman altında büyüyen çocukların, annesiz kalan bebeklerin, yıkıntılar arasında kaybolan insanlığın sesi oldu.

Diplomasinin soğuk kalıplarını yıktı, kelimeleri vicdanın diliyle söyledi.

“Gazze’deki savaş soykırımdır” dedi.

Düşünün…

Dünya liderlerinin çoğu, bu kelimeyi telaffuz etmekten bile çekinirken, Erdoğan hiç tereddüt etmeden gerçeği yüzlerine haykırdı.

Bu, siyasi bir ifade değil…

Bir insanlık muhasebesiydi.

“Halklarınız Gazze’deki barbarlığa tepki gösterirken, gelin sizler de cesaretinizi gösterin” sözleri…

Salonun üzerine ağır bir sessizlik gibi indi.

Kendi halklarının meydanlarda Filistin için yürüdüğünü gören ama kendileri koltuklarında susan liderlere, doğrudan mesajdı bu.

Erdoğan sadece eleştirmekle kalmadı.

Çözüm önerdi.

Filistin’i tanıyan ülkelere teşekkür etti.

Ve tereddüt edenlere tarihi bir çağrı yaptı:

“Gecikmeden tanıyın.”

Çünkü biliyor ki Filistin’in devlet olarak tanınması, sadece Ortadoğu’nun değil, insanlığın geleceği için bir dönüm noktası olacak.

Ve yine o söz…

“Dünya beşten büyüktür.”

Ama bu kez daha anlamlı, daha derin bir bağlamda.

Çünkü mesele sadece BM’deki veto düzeni değildi.

Mesele, adalet arayışının artık ertelenemez hale gelmesiydi.

BM’nin kuruluş ruhuna dönmesi gerektiğini vurguladı.

Adalet için, eşitlik için, insanlık için.

Aksi halde, Gazze’de ölen her çocuğun vebali, sadece İsrail’in değil, bu sessizliği sürdüren BM’nin de boynunda kalacaktı.

O kürsüden bir lider değil, bir vicdan konuştu.

Güçlünün yanında hizalanan dünya düzenine karşı, mazlumun yanında saf tutan bir lider konuştu.

Ve bu konuşma tarihe geçti.

Bugün değil belki ama yarın, dünya dönüp baktığında şu cümleyi hatırlayacak:

“BM kürsüsünden insanlığın sesi yükselmişti.”

O sesin sahibi Recep Tayyip Erdoğan’dı.