Siyasette bazen bir kare, yüzlerce cümleden daha çok şey anlatır. 1 Ekim’de çekilen fotoğraf tam da böyle bir kareydi. Kimine göre “milli birlik”, kimine göre “teslimiyet”.
Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni yasama yılına başladı.
Ama açılış konuşmalarından çok bir fotoğraf konuşuldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yanında siyasi parti lideriyle aynı masadaydı.
Bir yanında DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan…
Diğer yanında Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan.
İşte siyasetin hafızasına kazınan kare buydu.
Fotoğraf karesi çokça tartışıldı konuşuldu.
Kimi yorumcular “işte milli birlik tablosu” dedi.
Kimileri “demokrasinin fotoğrafı” diye övdü.
Ama bir başka kesim, “teslimiyetin resmi” diyerek sert eleştirdi.
Benim gördüğüm ise şu:
O fotoğraf, ne tam anlamıyla birlik…
Ne de tek başına teslimiyet.
Ama kesinlikle bir “siyaset fotoğrafı.”
Çünkü o masada olmayanlar da vardı.
CHP, meclis açılışını ve resepsiyonu boykot etti.
TİP de aynı tavrı gösterdi.
Yani Erdoğan’ın yanında 10 parti vardı, karşısında ise CHP yoktu.
Bence işin püf noktası da tam burada.
Cumhurbaşkanı Erdoğan için bu tablo çok kıymetliydi.
Açılış konuşmasında söylediği gibi, “Mesele Türkiye’yse gerisi teferruat” mesajını sadece sözle değil, görüntüyle de vermek istedi.
Erdoğan ise mesajını verdi:
“CHP yoksa da Meclis var. CHP yoksa da masa var.”
Fotoğrafta en dikkat çeken isimler Davutoğlu ve Babacan’dı.
Meclisi takip eden birkaç gazeteci arkadaşımla konuştum.
Hepsinin söylediği aynıydı:
Davutoğlu da Babacan da çok mutluydu.
Çünkü Erdoğan’ın onları “ciddiye alması” onlara yetmişti.
Ama ortada bir çelişki var.
Dün en sert sözlerle Erdoğan’ı eleştiren Davutoğlu…
O gece Cumhurbaşkanı’nın yanında otururken neden bu kadar mutlu göründü?
Siyasetin etiği bu mu?
Sert eleştiriden sonra koşa koşa aynı kareye girmek mi?
Ali Babacan? Onun da durumu farklı değildi.
Mutluydu. Memnundu.
Aynı masaya çağrılan İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu ise…
Daha ciddi… Daha mesafeli…
Orada olmayı “Cumhurbaşkanlığı makamına saygı” diye tarif etti.
Davutoğlu ve Babacan’ınkinden çok farklı bir duruştu.
Ve DEM Parti…
En özel ilgiyi yine onlar gördü.
Mecliste konuşması biter bitmez Erdoğan ilk onların yanına gitti.
Ellerini sıktı. Alkışladı. Teşekkür etti.
Ama şunu unutmamak lazım:
Resepsiyonun her detayı, baştan sona planlıydı.
Hiçbir şey tesadüf değildi. Hepsi önceden yazılmıştı.
Kim nereye oturacak, kiminle tokalaşılacak, hangi mesaj verilecek…
Dolayısıyla o fotoğraf bir tesadüf değil.
Tam tersine, siyasetin gücünü gösteren bilinçli bir hamleydi.
Şimdi dönelim başlığa:
Bu kare “birlik tablosu mu, teslimiyet fotoğrafı mı?”
Belki ikisi de. Belki hiçbiri.
Çünkü fotoğrafın kime nasıl göründüğü, nerede durduğunuzla ilgili.
İktidar için bu kare bir “birlik tablosu.”
Muhalefetin bir kısmı için ise “teslimiyet fotoğrafı.”
Ama bir gerçek var ki, siyasetin artık en büyük gücü cümleler değil, karelerdir.
Ve o fotoğraf Türkiye siyasetinde uzun süre tartışılacak.
Kimi için alkış, kimi için öfke…
Birlik mi vardı, teslimiyet mi…
Ama kesin olan tek şey var:
Bu kare, siyasetin pusulası olacak kadar güçlü bir sembol.
İktidarın planladığı bir fotoğraf, muhalefetin görmezden geldiği bir boşluk.