Esenyurt…Bir ilçe değil. Bir şehir değil. Türkiye’nin en kalabalık ilçesi.

Nüfusuyla birçok ili geride bırakan bir dev.

Bir Türkiye mozaiği.

Her milletten, her inançtan, her kültürden insanın yaşadığı bir yer.

Esenyurt’ta siyaset bir köy kahvesinden farksız.

Her mahallenin ayrı bir dengesi var.

Her caddenin, her sokağın ayrı bir ağırlığı.

Bir mahalle “CHP’nin kalesi” deniyor.

Yan sokağına geçiyorsun, AK Parti’nin bayrağı dalgalanıyor.

Bazı mahalleler Dem Parti’nin oy deposu.

Bazı sokaklar MHP’nin teşkilat yeri gibi.

Ve hepsinin ortasında insanlar var.

Geçim derdinde.

Kira derdinde.

İşsizlik derdinde.

Ve siyasette herkesin bildiği bir gerçek var:

Esenyurt’u alan, İstanbul’u alır.

İstanbul’u alan, Türkiye’yi alır.

Bu sözü sadece Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan söylemedi.

Her siyasi lider, her seçim öncesi aynı cümleyi kurdu.

Çünkü Esenyurt, Türkiye’nin küçük bir modeli.

Seçmenin nabzı burada atıyor.

CHP son seçimlerde Esenyurt’u aldı.

Ama bugün Esenyurt kayyumla yönetiliyor.

Sandığın iradesi ile siyasi hesapların arasında sıkışmış bir ilçe…

Tam da bu dönemde CHP’de ilçe seçimleri yapıldı.

Birçok ilçede de ilçe başkanları değişti.

Ve Esenyurt’un da siyasi dengeleri yeniden şekillendi.

Eski başkan Hüseyin Ergin…

Kamuoyundan ve partililerden çok sık eleştiri aldı.

Özellikle kutuplaştırıcı bir yönetim tarzı nedeniyle sert tepkilere maruz kaldı.

Örgütü birleştirmek yerine ayrışmalara yol açtığı söylendi.

Şaibeler, tartışmalar ve itirazlarla anıldı.

Partiye oy kazandırmadığı, aksine kaybettirdiği çokça dile getirildi.

Örgüt içinde güven kaybına sebep olduğu yönünde eleştiriler yoğunlaştı.

Bu eleştiriler doğru muydu, değil miydi?

Onu biz bilemeyiz.

Ama kamuoyunda ve parti içinde Hüseyin Ergin ismi son dönemde hep bu tartışmalarla anıldı.

Ve artık o dönem kapandı.

Şimdi yeni bir dönem başladı.

Yeni ilçe başkanı olan Cafer Çakmak dönemi.

Çakmak, Esenyurt’ta sevilen, güvenilen bir isim.

Sokak siyasetini bilen, insanlarla sıcak iletişim kuran bir profil.

Halkın arasına giren, örgütle bağ kuran, kapısı herkese açık bir başkan.

Bugün CHP Esenyurt İlçe Başkanlığı her gün dolup taşıyor.

Partililer, mahalle temsilcileri, gençler, kadınlar…

Her gün yeni yüzler ilçeye geliyor.

Geçtiğimiz günlerde partiyi ziyaret etiğimde, parti üyesi olduğunu söyleyen bir vatandaş şunu söyledi:

“CHP sanki burada yeni bir partiymiş gibi… İnsanlar büyük bir heyecanla geliyor.”

Bu heyecan, bu kalabalık, bu umut CHP’nin uzun zamandır Esenyurt’ta ihtiyaç duyduğu bir manzaraydı.

Umarız Cafer Çakmak bu çizgisini korur.

Altı ay sonra da, bir yıl sonra da CHP Esenyurt İlçe Başkanlığı böyle dolup taşar.

Çünkü siyaset sadece seçim günü değil, her gün yapılan bir iştir.

Genel siyasette de yerel siyasette de bu böyledir.

Hem genelde hem yerelde güçlü bir iktidar kadar güçlü bir muhalefete de ihtiyaç var.

Belki de Türkiye’nin en büyük sıkıntısı, yerelde güçlü muhalefet partilerinin olmayışından kaynaklanıyor.

Peki bu değişim Esenyurt’un siyasi dengelerini değiştirir mi?

Sadece ilçe siyasetiyle mi sınırlı kalır, yoksa İstanbul’un kaderine de etki eder mi?

Unutmayalım…

Esenyurt sadece bir ilçe değil.

İstanbul’un kilidi.

Türkiye siyasetinin barometresi.

Eğer Cafer Çakmak denildiği gibi örgütü toparlarsa…

Mahalleleri birleştirirse…

Sadece Esenyurt’ta değil, İstanbul’da da yeni bir rüzgâr estirebilir.

Bugün CHP’nin en büyük ihtiyacı, güven veren, birleştiren kadrolar.

Esenyurt’tan başlayacak bir değişim, İstanbul’a ve Türkiye’ye umut taşıyabilir.

Çünkü Esenyurt’un sokakları, sadece bir ilçenin değil, bir ülkenin geleceğini belirleyecek kadar güçlüdür.