Bir söz vardır bu ülkede…Dile geldiğinde sadece bir cümle değildir: Bir tarihin yükünü taşır, bir ülkenin hayalini. “Tam bağımsız Türkiye.
Tam Bağımsız Türkiye: Darağacından Kürsüye
Eskiden bu sözün arkasında genç bir irade vardı.
Özgürlüğe, eşitliğe, adalete inanan bir kuşak…
Deniz… Hüseyin… Yusuf…
68’in üç fidanı…
Son nefesleri bile o söz oldu:
“Yaşasın tam bağımsız Türkiye!”
Ve o söz, bir hayatın bedeli oldu.
Bir idealin son durağı darağacıydı.
Hafta sonu bir programa katıldım.
AK Parti İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç konuşuyordu.
Bir anda sesini yükseltti, salona güçlü bir tonda seslendi:
“Cumhurbaşkanımızla tam bağımsız Türkiye için gece gündüz demeden çalışıyoruz!”
Üç kez tekrar etti aynı sloganı:
“Tam bağımsız Türkiye…”
O an zihnimde bir kıvılcım çaktı.
Konuşmayı dinlerken bir an 2025’ten kopup kendimi 1968’in o karanlık akşamlarında buldum.
Türkiye’nin nereden nereye geldiğini düşündüm.
Bir kuşağın hayatına mal olan bir söz,
bugün iktidar salonlarında alkışlarla yankılanıyor.
İyi mi bu?
Kötü mü?
Aslında mesele tam burada başlıyor.
Cümle aynı.
Ton farklı.
Bağlam farklı.
Bedel farklı.
Dün bu sloganı atanlar suçlanıyordu.
Bugün aynı slogan siyasetin gurur vitrini.
Tam bağımsızlık…
Gerçekten ne kadar mümkün?
Gerçekten ne kadar samimi?
Ekonomide bağımsızsak…
Neden dış borç ile nefes alıyoruz?
Enerjide bağımsızsak…
Neden her krizde fiyatlar elimizi titretiyor?
Üretimde bağımsızsak…
Neden ithalat durduğunda tezgâhlar da duruyor?
Bir idealin gerçekliği alkıştan değil;
mutfaktan, tarladan, fabrikadan okunur.
Belki de sormamız gereken:
Tam bağımsız Türkiye…
Kimin ağzında ne anlama geliyor?
Bir dönemin haksız yere “düşman” ilan ettiği gençler,
bugünün “güç” sahipleriyle aynı sözü paylaşıyorsa…
Biz hâlâ bir yolun başındayız demektir.
Ben Halis Dalkılıç’ın o salondaki sözlerini dinlerken şunu hissettim:
Bağımsızlık, bazılarına slogan…
Bazılarına ise bedel…
Ve o bedeli ödeyenleri unuttukça sözün ağırlığı hafifliyor.
Tam bağımsız Türkiye…
Dün darağacının altındaydı.
Bugün salon kürsülerinin üzerinde.
Yarın nerede olacak?
Ve daha önemlisi…
Kimin için gerçek olacak?