Türkiye’nin demokrasi tarihinde karanlık girişimlerin halkın iradesiyle boğulduğu nadir anlardan biri, hiç şüphesiz 15 Temmuz 2016’da yaşandı.
O gece, sadece bir darbe teşebbüsü değil, aynı zamanda milletin kendi geleceğine sahip çıkma kararlılığı sahnelendi. Bugün, 15 Temmuz’u geçmiş darbelerden ayıran en kritik fark da budur: Darbeciler, tankların ve silahların gücüne değil, milletin azmi ve direnişine yenik düştü.
Darbeler Tarihinde Bir İlk
Türkiye, ne yazık ki darbelerle sık sık yüzleşmiş bir ülke. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat gibi tarihler, demokrasinin kesintiye uğradığı, milli iradenin askıya alındığı kara lekelere dönüştü. Ancak 15 Temmuz, bu zinciri kıran bir milat oldu. Çünkü ilk kez bir darbe girişimi, halkın sokaklara dökülmesiyle etkisiz hale getirildi. Tankların paletleri altında ezilmeyi göze alan bir milletin direnişi, darbecilerin planlarını bozdu.
Millet, Darbenin Karşısında Bir Duvar Oldu
O gece, sıradan vatandaşların gösterdiği cesaret, Türkiye’nin demokrasi mücadelesinde yeni bir sayfa açtı. Silahsız insanların, darbeci askerlere "Dur!" demesi, sadece bir direniş değil, aynı zamanda "Artık bu millet, kaderine el koyduramazsınız!" haykırışıydı. Meclis’in bombalanması, şehitler verilmesi, acımasız saldırılar… Tüm bunlar, milletin birliğini daha da perçinledi.
15 Temmuz’u unutturmaya çalışanlar, hesaba katmak zorunda oldukları bir gerçekle yüzleşmelidir: Artık Türkiye’de darbe yapmak, sadece ordu içindeki bir klikle değil, doğrudan milletin iradesiyle savaşmayı gerektirir. Ve bu irade, 15 Temmuz gecesi olduğu gibi, her zaman meydanlarda olacaktır.
Geleceğe Dair Dersler
Bugün, 15 Temmuz’u anarken sadece bir darbe girişiminin bertaraf edilmesini değil, demokrasinin milletle nasıl güçlendiğini de konuşmalıyız. Darbeler tarih olmadı, olmayabilir de. Ancak 15 Temmuz’dan sonra şunu biliyoruz: Hiçbir hesap, milletin direnişini göz ardı edemez.
15 Temmuz, Türkiye’nin demokrasi hafızasında bir dönüm noktasıdır. Ve bu hafıza, gelecekteki her türlü karanlık girişime karşı en büyük sigortamızdır.