Tiflis'teki zorlu sahadan galibiyetle çıkmak, turnuva hedefi olan her takım için olmazsa olmazdı. Türkiye Milli Takımı da bunu başardı.

Evet, skora bağlı olarak oyunu kontrol etme aşamasında küçük arızalar verdi ve son saniyelerde bile yeneceğimiz maçı berabere bile bitirebilirdik. Ancak asıl odaklanmamız gereken, bu durumun barındırdığı derin derstir. İspanya gibi bir devle karşılaşacağımız önümüzdeki süreçte, bu tecrübe paha biçilmez bir hazineye dönüşecek.

Geçmişe baktığımızda, 1990'lı yıllarda öne geçtikten sonra aşırı motivasyon, heyecan ve taktik disiplinsizlikle oyunu dağıtan, hatalar yaparak puanları kaybeden taraf genellikle biz olurduk. Dün gece ise bu rolü Gürcistan oynadı. Onların son dakikalardaki baskısı ve bizim verdiğimiz araziyler, aslında futbol zihniyetimizdeki köklü değişimin de kanıtı. Artık kazanmasını bilen, soğukkanlılığını (neredeyse her an) koruyabilen bir ekipten bahsediyoruz. Bu mental dönüşümün arkasındaki isim ise tartışmasız Vincenzo Montella.

Montella, bu takıma sadece taktik bir şema vermekle kalmadı, adeta bir kulüp takımı ruhu aşıladı. Onun deyimiyle " Milli Takım Futbol Kulübü" olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Bu, milli maçların kısa hazırlık süreçlerinde bile oyuncuların birbirini anlar, tamamlar ve sahipsiz top için can atar bir kolektif yapıya dönüşmesi demek. Montella'nın doğru bir teknik adam olduğu, yalnızca sonuçlarla değil, sahada yansıyan bu uyum ve mücadele ruhuyla da kanıtlanıyor.

Dün geceki zafer, bireysel yıldız performanslarının değil, kolektif bir makinenin zaferiydi. Golleriyle sahneyi aydınlatan Kerem Aktürkoğlu'nun parıltısı, ona muhteşem bir asist yapan Yunus Akgün'ün vizyonundan ayrı düşünülemez. İlk iki golümüzde doğrudan katkısı olan Arda Güler'in yaratıcılığı ve Mert Müldür'ün beklenmedik çıkışı, bu makinenin farklı dişlilerinin nasıl da kusursuz işlediğinin göstergesi.

Savunmada, Eren Elmalı'nın kritik müdahaleleri, Abdülkerim Bardakcı ve Merih Demiral'ın uzun rakibe karşı havada kurduğu çelikten duvar, zaferin olmazsa olmazıydı. Orta sahada ise İsmail Yüksek ve Hakan Çalhanoğlu, her sahipsiz top için adeta birer kurt avcısı gibi mücadele etti. Bu performans, "hep birlikte" ruhunun ta kendisi.

Çıkarılacak dersler var, evet. Kontrol oyunu ve oyun yönetimi üzerine daha çok çalışılmalı. Ancak Tiflis'ten çıkarılan asıl sonuç, artık kazanmasını bilen, soğukkanlı ve birbirine inanan bir "FC Milli Takım" olduğumuzdur. Montella'nın inşa ettiği bu ruh, önümüzdeki zorlu maçlarda en büyük silahımız olacak.