Üç gün, üç ayrı haber…Hafta daha bitmeden Türkiye yine ağır bir gündemin ortasında kaldı.

Bir yanda şehit haberleriyle sarsılan bir millet,

diğer yanda yargı dosyaları ve Ankara’daki sıcak temaslar.

Acı, adalet ve siyaset… Hepsi aynı haftaya sığdı.

Türkiye Şehitlerine Ağlıyor…

Azerbaycan’dan ülkemize gelmek üzere havalanan C-130 tipi askerî kargo uçağı, Gürcistan sınırında düştü. 20 kahraman askerimiz şehit oldu.

Geride çocuklar, anneler, babalar, eşler kaldı.

Evlerde sessizlik, kalplerde yangın.

Her biri bir evladımız, her biri bir hikâyeydi.

Bir kez daha içimiz yandı.

Kahramanlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine sabır diliyoruz.

Yine aynı cümleler, yine aynı törenler, yine aynı gözyaşları.

Ama bu kez daha derin bir sessizlik var.

Çünkü artık “neden?” demekten yorulduk.

İmamoğlu İddianamesi: Zamanlama Tesadüf mü?

Ülke şehitlerine ağlarken, adliye koridorlarında yeni bir dosya açıldı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında 3.900 sayfalık iddianame tamamlandı.

Suçlamalar ağır.

Yorumlar daha da ağır.

Bir taraf “hesap zamanı” diyor, diğeri “siyasetin gölgesi”nden söz ediyor.

Ama dikkat çeken şey sadece içerik değil.

Zamanlama.

Şehit haberlerinin gölgesinde, İmamoğlu dosyası kamuoyuna sunuldu.

Yargı mı konuşuyor, siyaset mi?

Bu soru yine ortada kaldı.

1 yıl sonra gelen özgürlük…

Aynı gün akşam saatlerinde bu kez Esenyurt’tan bir haber geldi.

Tutuklu yargılanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer,

tam bir yıl sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.

Silivri kapısında kameralar karşısına geçti.

Sesinde hem sükûnet hem sitem vardı.

“Yüreğimin yarısı içeride kaldı,” dedi.

“Birçok arkadaşım hâlâ orada, özgürlüğümün sevincini tam yaşayamıyorum.”

Ama asıl dikkat çeken, teşekkür cümlesiydi.

“Sayın Devlet Bahçeli’ye ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’a teşekkür ediyorum” dedi.

Özer’in bu cümlesi kamuoyunda oldukça yankı buldu.

Kimi “vefa” dedi, kimi “mesaj.”

Ama herkes aynı soruyu sordu: Neden Bahçeli?

Ve dün, CHP’nin Sultanbeyli mitinginde yeniden sahnedeydi Özer.

Kalabalığa dönüp sordu:

“Barışı nasıl getireceğiz?

Ülkenin yarısını dışlamakla barışı nasıl getireceğiz?”

Sonra ekledi:

“Başkanlarımız, Silivri’de yatan kardeşlerimiz tutuksuz yargılanabilirler.

Madem ki barış, kardeşlik diyoruz, peki bu halkla kucaklaşmadan nasıl barışı getireceğiz?

Ekrem Başkan 2 bin–3 bin yıl ile yargılanırken nasıl olacak bu barış?”

Bir gün önce Silivri’nin kapısında başlayan mesaj, bugün Sultanbeyli meydanında büyüdü.

Erdoğan Bahçeli görüşmesi…

Ve dün akşam saat 18.00’de, Cumhurbaşkanı Erdoğan,

MHP lideri Devlet Bahçeli’yi konutunda ziyaret etti.

Yaklaşık 40 dakika sürdü görüşme.

Görüşme öncesi Erdoğan'ı kapıda karşılayan Bahçeli, görüşme sonunda da aracına kadar uğurladı.

Kapılar kapalıydı.

Basına açıklama yapılmadı.

Resmî açıklama da yok. Ancak Ankara kulisleri hayli hareketliydi.

Görüşmenin gündeminde şunlar konuşuluyor:

Gürcistan’daki uçak kazası,

“Terörsüz Türkiye” süreci,

Valiler kararnamesi ve olası kabine değişikliği.

Ve bir diğer kritik başlık: Selahattin Demirtaş’ın tahliyesi hızlanır mı? Kulislerde bu soru dönüp duruyor.

TBMM’de haftaya “Millî Kardeşlik Komisyonu” toplanacak.

İçişleri ve Milli Savunma Bakanları ile MİT Başkanı dinlenecek.

Sonrası mı?

Yol İmralı’ya uzanıyor.

Bu buluşma yalnızca bir “temas” değildi; ittifakın duruşunu yeniden hizalama çabası gibi görünüyor.

Cumhur İttifakı’nda ayrılıklar konuşulurken, “uyum” mesajı verildi.

Partilerin önümüzdeki grup toplantılarında, yapılan açıklamalar, liderlerin söylemleri bu buluşmadan gelen “ipuçlarını” taşıyacak.

Son Söz…

Üç günde üç ayrı başlık…

Bir yanda yas, bir yanda yargı, bir yanda siyaset.

Acı da, hesap da, karar da hep aynı masada.

Ve biz yine aynı cümleyle kapatıyoruz:

Şehitlerimize rahmet, ailelerine sabır.

Adalete, vicdana ve biraz da huzura hasret bir ülkenin içinden…