Bazı sabahlar haber sitelerini açmaya korkuyor insan. Çünkü bir kadının daha öldürüldüğü haberiyle güne başlamanın ağırlığı var bu ülkede.
Gazeteci olarak yıllardır sayısız kadın hikâyesi dinledim.
Aynı korku, aynı kaçış, aynı çığlık…
Bugün 25 Kasım… Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü.
Sözde mücadele günü.
Ama gerçek, “şiddet” ile “mücadele” arasındaki uçurumda hâlâ kayboluyor.
Bu ülkede takvim değişiyor…
Yıllar geçiyor…
Hükümetler değişiyor…
Ama kadınların kaderi değişmiyor.
Her 25 Kasım’da aynı cümleler, aynı vaatler…
Ve ertesi gün bir kadın daha öldürülüyor.
Sonra bir kadın daha. Sonra bir kadın daha.
Sadece 2025’in ilk 9 ayında 290 kadın öldürüldü.
Bu sayı, sadece basına yansıyanlar.
Bir de “şüpheli ölüm” diye geçiştirilenler var.
Son yedi yılda şüpheli kadın ölümleri yüzde 82 arttı.
Kadınların ölüm nedeni belirsiz.
Faili belirsiz.
Dosyası belirsiz.
Soruşturması belirsiz.
Ama kaderi belli:
Sistematik şiddet.
Bakın… Bu ülkede kadınlar neden ölüyor?
Ayrılmak istediği için öldürülenler…
Barışmayı reddettiği için öldürülenler…
Evden çıkmak, çalışmak, özgür olmak istediği için öldürülenler…
Daha geçen ay, 20 yaşındaki bir kadın kendi hayatını kurmak istediği için boğazı kesilerek öldürüldü.
Bir diğeri, dijital tacizi şikâyet etti; “bir şey olmaz” denildi. Bir hafta sonra sokak ortasında kurşunlandı.
Bir başkası, koruma kararı olmasına rağmen evine giren saldırgan tarafından öldürüldü.
Hepsinin ortak noktası şu:
Devlet koruyamadı.
Bu ülkede erkek şiddeti “anlık öfke” değil.
Bir kültür.
Bir zihniyet.
Bir miras.
“Erkektir yapar.”
“Kadın yuvayı dağıtmaz.”
“Boşanma, dön.”
“Eşinin sözünü dinle.”
“Huzurlu aile…”
Kadının birey olduğu unutuluyor.
Kadın bir cisim, bir sorumluluk, bir yük gibi görülüyor.
Erkek ise yetkili, güçlü, tahakküm sahibi…
Sonuç?
Hep aynı.
Hep kan.
Hep yas.
En acı olan ne biliyor musunuz?
Kadın öldürülüyor…
Fail konuşuyor:
“Psikolojim bozuktu.”
“Beni tahrik etti.”
“Sinirlendim.”
Mahkeme konuşuyor:
“İyi hâl indirimi.”
“Kravat.”
“Pişmanlık.”
Cezasızlık büyüyor…
Failler cesaret buluyor…
Kadınlar savunmasız kalıyor.
2024 araştırmasına göre…
Hiç evlenmemiş kadınların yüzde 25,7’si psikolojik şiddet görüyor.
Genç kadınların yüzde 14,2’si dijital şiddete maruz kalıyor.
Israrlı takip artık “olağan” kabul ediliyor.
Ekonomik şiddet desen ayrı bir facia.
Cebinde beş lirası olmadığı için evden çıkamayan kadınlar var.
Gidemiyor…
Kaçamıyor…
Kalamıyor…
Ve ölüyor.
Bu ülkede kadına şiddet sadece şiddet değil.
Bir sistem sorunu.
Bir adalet sorunu.
Bir zihniyet sorunu.
Bir vicdan sorunu.
Devletin kadın politikası, “aile politikası”na indirgenmiş durumda.
Kadın birey olarak görülmüyor.
Kadının canından çok “aile” korunuyor.
Kadınlar öldürülüyor…
Ve birileri hâlâ çıkıp, “aile yapımız saldırı altında” diyor.
Hayır.
Saldırı aileye değil.
Kadınlara yapılıyor.
Ve kadınlar yalnız bırakılıyor.
Peki, ne yapılmalı?
Çok şey.
Hemen.
Bugün.
Şimdi.
Cezalar caydırıcı olacak.
Haksız tahrik indirimi kalkacak.
Koruma kararı kâğıt olmayacak.
Dijital şiddet suç olacak.
Polis, savcılık, mahkeme aynı masaya oturacak.
Kadın ekonomik olarak güçlendirilecek.
Şiddet önleme mekanizmaları her ilçede kurulacak.
Ve en önemlisi…
Bu toplum erkekliğini yeniden tanımlayacak.
Bir kadın “hayır” dediğinde hayatının tehlikeye girmediği bir ülke olmak zorundayız.
Bu ülkede kadınlar ölmesin istiyorsak…
Bu konuyu 25 Kasım’da değil, yılın 365 günü konuşacağız.
Takip edeceğiz.
Mücadele edeceğiz.