İstanbul’un suç haritası açıklandı. Tablo soğuk. Rakamlar ise net.
Birinci: Gaziosmanpaşa. İkinci: Arnavutköy. Üçüncü: Büyükçekmece.
Devamında Zeytinburnu, Pendik, Küçükçekmece…
Ve liste dönüp dolaşıp Esenyurt’a geliyor.
İlk 10’da, 7. sırada. Evet, yanlış duymadınız.
“Türkiye’nin suç yatağı” görülen, “Her türlü kirli işin üssü”, “Geceleri girilmez, gündüzleri çıkılmaz” denilen, o manşetlere konu olan, Esenyurt, rakamların soğukkanlı gerçeğinde ilk beşin bile dışında.
Şimdi soruyorum:
Gaziosmanpaşa birinci çıktığında manşet oluyor mu?
Arnavutköy ikinci çıkınca “linç kültürü” devreye giriyor mu?
Büyükçekmece üçüncü olunca diziler çekiliyor mu?
Hayır.
Peki neden sıra Esenyurt’a gelince, herkes bir anda suç uzmanı kesiliyor?
Cevabı basit: Çünkü Esenyurt siyaseten kolay hedef.
Esenyurt’u karalamak kolay, çünkü herkesin bir önyargısı zaten hazır.
Ama veriler, o çok konuşulan ezberi bozuyor.
Esenyurt, algının söylediği yerde değil; tablonun gösterdiği yerde: 7. sırada.
Demek ki mesele “gerçek” değil, anlatı.
Demek ki mesele “suç” değil, algı.
Peki bu algı nereden besleniyor?
Birincisi Sosyoloji:
Türkiye’nin en yoğun nüfuslu ilçelerinden biri. Hızlı göç, hızlı kentleşme, hızlı yoksullaşma. Eşitsizlik, kırılganlık, genç işsizliği. Sorun var, evet; ama “tekil” değil, yapısal.
İkincisi Siyaset:
İktidar-muhalefet kavgasında “günah keçisi” lazım. Esenyurt ismi siyaseten iyi çalışıyor. Ne atsan tutuyor.
Üçüncüsü Medya:
Clickbait çağında en ucuz malzeme: korku. “Esenyurt’ta yine…” diye başlayan başlık, tıklamayı garanti ediyor. Diziler dekoru seviyor, reklamlar karanlığı. Gerçeği değil, hikâyeyi büyütüyor.
İşin ironisi şu ki, Esenyurt bugün İstanbul’un en üretken ilçelerinden biri.
Sanayisiyle, istihdamıyla, enerjisiyle…
Binlerce fabrika, atölye, depo burada çalışıyor.
İstanbul’u ayakta tutan çarkların önemli bir kısmı burada dönüyor.
Ama kimse bunları konuşmuyor.
Çünkü kötü algı, Esenyurt’un üstüne kâbus gibi çökmüş durumda.
Oysa bu ilçede sabah işe giden binlerce insan var.
Çocuklarını okula bırakıp aynı otobüste yan yana yolculuk eden yüzlerce anne-baba var.
Küçük dükkânında gününü kurtarmaya çalışan esnaf var.
Birbirine hâlâ “komşum” diyen insanlar var.
Yani Esenyurt’ta suçtan çok, hayat var.
Ama siyasiler için bu kolay bir sahne.
Esenyurt’u karalamak, kendi başarısızlıklarını örtmenin en kestirme yolu.
Kimi “göçmen” diyerek, kimi “sosyal yapı” diyerek, kimi “düzensizlik” diyerek suçu hep buraya yüklüyor.
Oysa bu kenti yönetenlerin yıllardır çözmediği sorunlar, bugün birer etiket olarak Esenyurt’un üstünde duruyor.
Sonra da dönüp denildi ki: “Esenyurt sorunlu ilçe.”
Hayır efendim, Esenyurt sorunlu değil; ihmal edilmiş. Yalnız bırakılmış.
Ve her ihmalin üstüne bir etiket yapıştırılmış.
Gerçek şu: Suç oranı değil, yaşam yoğunluğu yüksek burada.
Esenyurt’un suçu ne biliyor musunuz?
Türkiye’nin her yerinden insanı kucaklamak.
Farklı kültürleri, dilleri, inançları yan yana yaşatmak.
Yani Esenyurt’un suçu, Türkiye’nin aynası olmak.
Bir not daha:
Listede Esenyurt’un birden fazla karakolu görünüyor.
Bu, suçun “tek mahallede” toplandığını değil, nüfus ve yoğunluk nedeniyle kayıt dağılımını anlatır.
Aynı mantıkla bakarsak, Gaziosmanpaşa birinciliği de “tekil bir leke” değil, kent politikası uyarısıdır.
Hadi gelin klişeyi kıralım:
Esenyurt “suçlu” değil; yalnız. Yalnız bırakılmış bir metropol ilçesi.
Gerçeği söyleyelim:
Suçu üreten koşullar İstanbul’un her yerinde.
Algıyı üreten refleks ise Esenyurt’un üzerinde.
Gerçek şu:
Esenyurt suç işlemedi,
Esenyurt’a suç işlendi.