Türkiye bir süredir yeniden “barış” kelimesini konuşuyor. Meclis’te cümleler daha dikkatli kuruluyor, siyasetçiler kelimeleri tartarak kullanıyor.

Toplumun her kesiminde ortak bir beklenti var:

Gerilim azalsın, dil yumuşasın, yaralar daha fazla kanamasın.

Tam da böyle bir atmosferde,

Bir futbol maçında, bir tribünden yükselen küfürler, sadece bir kişiyi hedef almadı.

O küfürler;

barış iklimine,

siyasetin uzlaştırıcı iddiasına

ve toplumsal akla yöneldi.

Hedefte bir kadın vardı:

Leyla Zana.

Beğenirsin, beğenmezsin.

Katılırsın, katılmazsın.

Siyasetini eleştirirsin.

Sözünü tartışırsın.

Ama küfür edemezsin.

Hele bir kadına…

Hele tribünden…

Hele binlerce kişinin önünde…

Bu ülke yıllardır şunu söylüyor:

“Siyaset uzlaşmalı.”

“Dil yumuşamalı.”

“Toplum sakinleşmeli.”

Yetmedi.

Şimdi daha da hassas bir dönemden geçiyoruz.

Meclis’te barış süreci konuşulurken,

çözümden söz edilirken,

birlik ve kardeşlik vurgusu yapılırken,

bir stadyumdan yükselen nefret dili asla masum değildir.

Çünkü barış, sadece kürsüden konuşulmaz.

Sokakta da sınanır.

Tribünde de sınanır.

Dilde yaşar.

Dilin sertliği, toplumun aynasıdır.

Bugün tribünde atılan küfür, yarın sokakta karşılık bulur.

Öbür gün ayrışmaya dönüşür.

Leyla Zana, bu ülkenin tartışmalı isimlerinden biri olabilir.

Kendine göre bedel ödemiş bir siyasetçidir.

Yıllarını cezaevinde geçirmiştir.

Siyasetin en ağır yükünü taşıyanlardan biridir.

Bu, onu eleştirilemez yapmaz.

Ama hakaretin hedefi hâline de getirmez.

Spor ne zamandan beri siyasetin çöplüğü oldu?

Futbol ne zamandan beri nefret boşaltma alanına döndü?

Sahada top vardı.

Tribünde öfke vardı.

Ortada ise kaybolan bir şey vardı:

Sağduyu.

İşin sevindirici yanı şu:

Bu kez toplum sessiz kalmadı.

Siyasetin farklı kesimlerinden,

sivil toplumdan, kadın örgütlerinden tepkiler yükseldi.

Demek ki hâlâ bir eşik var.

Demek ki hâlâ “buraya kadar” diyen bir vicdan var.

Ama yetmez.

“Yanlıştı” demek yetmez.

“Kınıyoruz” demek yetmez. Bu dilin bir bedeli olmalı.

Bu nefretin bir karşılığı olmalı.

Barış süreci hassastır. Kırılgandır.

Bir küfürle bile yaralanır.

Ve unutulmamalı:

Bir kadına edilen küfür, sadece o kadına değildir.

Topluma edilir. Vicdana edilir.

Mecliste barış konuşulurken, tribünlerde nefret olmaz.

Olmamalı.