Bir fotoğraf düşünün…Gözler kısılmış, dudaklar gülümsemiş, eller kadehlerde, masa ışıl ışıl…Ama objektif kapanır kapanmaz o eller masadan çekiliyor, yüzlerdeki gülümseme donup kalıyor.

O anın “mutluluğu” sadece karede var, gerçekte yok.

Bu çağın en tehlikeli salgını bu işte: Mutsuz insanlar, mutlu fotoğraflar.

Filtreler, açılar, mizansenler…

Hepsi içi boş bir hayatı süslemek için.

Sosyal medyanın parıltılı vitrininde toksik ilişkiler bile şeker kaplamalı bir görüntüye bürünüyor.

Birbirine tahammülü kalmamış çiftler, bitmeye yüz tutmuş evlilikler, sevgisini değil öfkesini biriktiren insanlar…

Ama özel günlerde yan yana gelip “en güzel anımız” notuyla fotoğraf paylaşıyorlar.

Çünkü önemli olan mutlu olmak değil; mutlu görünmek.

Artık evlilik yıldönümleri, sevgililer günleri, tatiller…

Hepsi adeta birer PR çalışması gibi.

Çiftler, ilişkilerini sosyal medyada tanıtıyor ama evde konuşacak iki kelimeleri kalmamış.

Mutluluğun ölçüsü de değişti.

Eskiden hislerle ölçülürdü; şimdi beğeni sayısıyla.

Bir masada dört kişi oturuyor ama herkes başka bir ekranda yaşıyor.

Gerçek sohbet, “story”lere bırakılmış; kahkaha efekti eklenmiş videolarda yaşıyor.

Toksik ilişkilerde bile mutlu poz vermek moda oldu.

Kendi içinde çürüyen bağlar, fotoğraflarda pırıl pırıl görünüyor.

Çünkü fotoğraf yalan söylemiyor, onu çeken insan söylüyor.

Bu sürekli “mutlu görünme” zorunluluğu insanı yoruyor.

Kendini başkalarına ispat etmek, kendi gerçeğini kabullenmekten daha öncelikli hale geliyor.

Herkes bir başkasının filtresiz hayatını merak ederken, kendi hayatına filtre üzerine filtre ekliyor.

Ve bu yorgunluk, modern yalnızlığın da başlıca sebebi.

Bir gülüşün ardında koca bir boşluk saklanıyor.

Bir fotoğrafın altında onlarca beğeni var ama gerçekte bir tek kişi bile yok yanımızda.

Peki ya çözüm?

Belki de önce mutlu görünme zorunluluğundan kurtulmak.

Biten ilişkilere yapışmamak, sahte gülüşlerle yalanı büyütmemek.

Önce kendimizle dürüst olmak.

Çünkü sahte mutluluk, gerçek mutsuzluğu sadece erteler; yok etmez.

Unutmayalım…

Mutlu fotoğraflar gelip geçer.

Ama gerçek mutluluk, fotoğraflarda değil; yaşadığımız, hissettiğimiz anlarda saklıdır.