Şarkılar akılda kalmıyor, filmler izlenip geçiliyor, ilişkiler bile “sıradaki”yle değiştiriliyor. Çünkü bu çağ; hızın, hazın ve hissizliğin çağı.
Neden hep eskilerin peşindeyiz, düşündünüz mü hiç?
Klasik romanları neden dönüp dönüp yeniden okuyoruz?
Neden “eski Türk filmleri gibisin” demek bir iltifat haline geldi?
Çünkü artık hiçbir şey dokunmuyor içimize.
Şimdi bir düşünün:
30 yıldır aynı şarkıları dinliyoruz.
Yeniler geliyor, geçiyor. Bir yaz dinleniyor, sonbaharda kimse hatırlamıyor.
Çünkü şarkı değil, jingle üretiliyor.
Duygu değil, algoritma yazılıyor.
Şiir desen...
Kelimeler güzel ama ruhsuz.
Aşklar mecra değiştirdi.
Mektuplardan bildirimlere geçtik.
Eskiden bir mektubu beklemek vardı. Şimdi “görüldü” deyip kalp kırıyoruz.
Her şey hızlandı.
Çok şükür “hız toplumu” olduk.
Ama “duygu toplumu” olmaya megabaytımız yetmiyor.
Çünkü bu çağ, "çiğne, yut, tükür" çağı.
Dinle unut, sev geç, yaşa tüket.
Doymak için değil, paylaşmak için değil…
Görünmek için yaşıyoruz artık.
Bir şarkı bile çıkıyor mesela…
Kimse kalbini koymuyor içine.
Çünkü vakti yok, çünkü “trende” uyması lazım.
Bir şair bir şey yazıyor…
Sırf viral olsun diye.
Herkes birbirinden çalıyor.
Herkes bir “kısa yol” peşinde.
Emek yok, sabır yok, his hiç yok.
Hayatlarımız fast-food.
İlişkiler de öyle.
“Görüşelim mi?” demek yerine “DM’den yazarım” diyen bir nesil var artık.
Kullan-tüket modelini sadece ürünlerde değil, insanlarda da uyguluyoruz.
Dostluklar “like” sayısına göre ölçülüyor.
Aşklar, “story” süresi kadar ömür biçiyor.
Çünkü artık ne kalmaya niyet var ne anlamaya.
Herkes geçiyor bir diğerinin hayatından…
Yüzünü bile unuttuğumuz insanlar bize “en yakın” olmuş oluyor.
Bu yüzden ruhlarımız aç.
Kalabalıklar içindeyiz ama içimiz bomboş.
Yalnız kalma pahasına bile olsa, kendimiz olacağız.
Ruhumuzu yeniden doyurmanın yolunu bulacağız.
Kimse beslemeyecek bizi.
Kendimizi besleyeceğiz.
Kimi zaman eski bir türküyle, kimi zaman bir kitabın kenarına düşülmüş notla…
Çünkü bazen bir cümle, bir ömür gibi gelir.
Ama bu çağ, bir ömrü 15 saniyeye sığdırmak istiyor.
Biz ise, 15 saniyede unutulan değil, kalpte yıllarca kalan olmak zorundayız.